7 Eylül 2012

Kadın Kokusu (Scent of a Woman'92)

   Bugünüme rafımda duran tozlanmış ve unutulmuş "Kadın Kokusu" filmi ile anlam kattım. Bu filmi tozlanana kadar rafımda bıraktığım için filmin her saniyesinde kendime sitem ettim. Sırtında ki yükü bir an olsun yere bırakamayan kolej öğrencisi Charlie ile emekli bir albay olmasına rağmen askeri ritüellerden kendisini sıyıramamış Frank Slate karakterlerinde kendimden izler yakaladım.

   Kadın Kousu adında bir filmden ne beklersiniz? Güzel bir kadın, aşk, cinsellik, iltifat yüklü cümleler...? Evet tam anlamıyla beklentilerim buydu; ama filmde karşıma apayrı dünyalara sahip biri fazla kararsız ve biri fazla kararlı iki adam çıktı karşıma. Beklentilerimin ters teptiği filmleri izlerken genelde sıkılırım. Çünkü ruh halim o an onu istemiyordur ve sürekli mızıklanıyorumdur. Ama "Scent of a woman" beni hem yanılttı hem tatmin etti. Zaten iki buçuk saate yakın olması ve oyunculuğun samimiliği sayesinde yalnızlık hissi yaratmadı bana şu kocaman boş evimde. Charlie ve Frank'ın birbirleriyle ve kendi tercihleri ile gerilimin yükseldiği o ölümün sınırında oldukları sahnede orada yanlarındaydım sanki.

"Devir Dostuna ihanet etme devri. Karını aldatma devri. Anneni sadece Anneler Günü’nde arama devri. Charlie , her şey boktan.." (Frank Slide)

   Film hakkında söylenecek o kadar fazla bir şey yok aslında, yine süper bir oyunculuk izledim Al Pacino klasiği olan. Öfkeli, bıkmışlığını gizlemeye çalışan ve bu gizleme sırasında da büyük bir usanmışlığa uğramış emekli ve görme engelli bir albay.. Karanlığa hapsolmuş dünyasında kimseye güveni kalmamış ve askerlikten kalma sert, kuralcı tavırlara sahip ve emekli olduğundan bu yana hayatta kendi işlevliliğini yitirdiğine inanmakta. Charlie ve Frank, bana hayatlarının köşesine sıkışmış iki insanın "bir"e tamamlanarak köşelerinden sıyrılabileceklerini ve herşeyin üstesinden gelebileceklerini gösterdi. Diğer filmlerde bu durumdaki bir karakter genelde hayata pozitif bakan bir diğer karakter tarafından hayatla barışırken Kadın Kokusu bu kararlılığı usulca bozmuş bir film olmuş.


" Hayatım boyunca bacakları değil de, elleri boynuma dolanan bir kadın aradım.. "

   Albay Frank ömrü askeriyede geçtiği halde hayatın tadını kadınlarda yakalayabileceği fikrine sıkı sıkıya sarılmış bir adam. Ama bu kadın tutkunluğu öyle cinsellik açısından bir tutku değilde daha çok sevgi açlığı gibi. Frank yalnızlık hissediyordu ve bunu kabullenmişti de. Kendini ne kadar dipte hissederse hissetsin boş bırakıldığı bir haftasonunu planlamakla meşgul olmuş ve bu haftasonu sonunda gelmişti. Tek isteği hiç anlaşamadığı abisini ziyaret etmek; çok sevdiği New York'u gezmek; bir kadınla -sarılmak- ve içine bir kurşun hapsedip karşılığında kalp atışlarını vermek. Size filmin sonunu söylemek gibi bir niyetim yok tabi ki, bunun için ne kadar heyecanlansamda söylemeyeceğim söz. Fakat bir kaç etkilendiğim replikle baş başa bırakıyorum sizi.. Charlie Simms ve Frank Slide'ı benim kadar çok sevmeniz umuduyla.. :)

" Tangoda hata olmaz. Hayat gibi değildir, basittir. Bu yüzden tango harikadır. (Frank Slide) "
   Görme engelli bir adamın bu denli bir aşkla tango yapabileceğine hala inanmıyorum; ama bu filmin bende iki dakikalıkta olsa bu umut dolu hissiyatı yakalattığı için yönetmeninden oyuncusuna kadar hepsine müteşekkirim.. Frank için Tango yapmak bahsettiği kadar kolay oldu. Onun için gerekli olan bulunduğu yerin koordinatları ve güzel kokulu bir kadındı. -Belki de Frank için tüm kadınların kokusu güzeldi..-

" Bakmaktan kaçtığımız gün öldüğümüz gündür.. "
   Anladım ki "bakmak" sadece gözümüzle yaptığımız bir eylem değil. Ve zaten biliyorum ki her baktığını görmez insan.. Frank bunu çok güçlü olan koklama duyusuyla gerçekleştirdi film süresince.. Ve bir kez daha hayran bıraktı. 

” Mimik yapma gerizekalı ben körüm. ” (Frank Slide)
   Kör ve yanında mimik yapıldığını anladı. Evet imkansız bu dedirtiyor insana ama Frank öyle bir karakter ki Charlie'nin çekimser mimiklerininin adeta kokusunu alıyor. Böyle bir insanın yanında nasıl heyecanlanılmaz? Belki de Charlie'nin geriliminin kokusunu biz bile gözlerimizi kapatsak alabilirdik. Filmden böyle olabileceğini hissettim.

“ Her zaman doğru yolu biliyordum ama asla seçemedim, neden doğru yolu bulamadım biliyor musunuz? Çünkü bu cesaret ister. ” (Frank Slide)

 

Film Künyesi: 2sa. 37dk. - Dram - ABD
Yönetmen: Martin Brest

Senaristler: Giovanni Arpino, Bo Goldman, RuggeroMaccari 

Filmin Adı: Scent of aWoman (Kadın Kokusu)

Filmin Konusu: Bir kolej öğrencisi olan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan kör bir adama, bir nevi "bebek bakıcılığı" yapmaya razı olur ama iş, umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü Emekli Albay Frank Slate'in haftasonu için çok özel bir planı vardır. Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci kalite şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki, bir de 45'lik dahildir. İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie'yi yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur. Al Pacino'nun unutulmaz bir karakter çizdiği film, aslında 1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna'nın yeniden çekimi. Yine de, bir çoklarına göre orijinalini aratmayacak derecede iyi. Tango sahnesine dikkat.(Alıntıdır.)


Kadın Kokusu denince akla gelen o müthiş Tango'yu izlemeye ne dersiniz?

Bahsettiğim gibi sadece kadın ve koordinat...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.