Siz hiç Hamlet'i Hamlet ile izlediniz mi?
Belki izlediniz, belki de izlerken bizzat Hamlet oldunuz. Ama asla bunun farkında olamadınız, çünkü Hamlet aslında orada sizin gözünüzün içine baka baka konuşan bir dekordu. Görünenin ardına dönmek hiçbirimizin aklına gelmezdi.
Ben 03 Ekim 2014 tarihinde Hamlet Makinesi Oyunu ile Devlet Tiyatroları sezonumu açtım. Hamlet'i gördüm, bizimle konuştu, "aslında" dedi "sizin tanıdığınız Hamlet sadece bir dekordan ibaret, işte ben buradayım, tanışalım" diyerek bizi sahneye çekti. Oyun akıp giderken sahneden gözlerimi alamadım. Bunun en önemli nedeni ise sahnede olan aslında bendim. Evet ben vardım orada, hatta yalnız bende değil yanımdaki de sahnedeydi onun yanındakide.. Hatta bizler tiyatro salonunda sahnenin karşısındaki koltuklarda otururken bir bakmışız sahne olmuşuz, bir bakmışız Hamlet olmuşuz, sonrasında birer senaryo olmuşuz, tiyatro olmuşuz ve dile gelmişiz. Hayata tutunuşumuz teker teker renklerle anlamlanmış, yeri geldiğinde söven yeri geldiğinde seven iç sesimiz harikulade bir koro olmuş, piyanonun o naif sesi olmuş, kemanın aşkla yankılanan tınısı olmuş ve bir bakmışız orkestra olmuşuz. Şimdi oturup düşünüyorum "Hamlet kim?" Kağıda dökülen o afilli sözleri müthiş bir ses tonuyla harmanlayan mı yoksa tüm bunları yaratan yaşanmışlıklarımız mı?
Hamlet Makinesi Oyununa Genel Bakış
Sanatın her dalına verilen emek dolayısıyla saygı duyduğumdan olumsuz eleştiri yapmaktan kendimi alıkoymuşumdur çoğu zaman. Hamlet Makinesi'ne bilet alırken içimde duyduğum heyecan, kalabalık bir sahne olacağını sıkıntı ederek azalmıştı. Fakat izledikten sonra kalabalık oyuncu kadrosu ile oynanan oyunların, oyunu dağıttığına yönelik tabum yıkılmış oldu. Çünkü eğer koro ve görsellik olmasaydı seyircinin hissettiği, oyunun ağırlığından ve parçalanmışlığından kaynaklanan anlam karmaşasının üstü örtülemezdi. Sahnelemede bir bütünlük noksanlığı vardı. Bu parçalanmışlığı eserin aslındaki bölünmüşlüğe bağlamak isterdim ama eser ne kadar bölümden oluşursa oluşsun bağlayıcı detaylar görmek seyirci olarak beni tatmin ederdi. Bu kadro tarafından oynanan ilk Hamlet Makinesi versiyonlarından birini izlediğimin bilincinde olduğum için zamanla ufak tefek değişikliklerle pürüzlerin giderileceğine dair inancım ve isteğim var.
Hamlet Makinesi sahneye eserin asıl halindeki gibi 5 bölüm olarak aktarılmış. Bu bölümlerden kısa bir şekilde bahsetmek istiyorum.
1. AİLE ALBÜMÜ: Oyun Hamlet'in babasının cenaze töreni ve bu törene katılanların coşkusuyla perdeyi açıyor. Hamlet'in babasının katilleri olan annesi ile amcacı tabutun üzerinde zafer çığlıkları atarken halk sadaka uğruna göz bu karanlık günün anlamına gözlerini yumuyor. Tüm bunlar olurken Hamlet'in bir monolog gerçekleştirerek geçmişle hesaplaşma içinde olduğunu görüyoruz. Hamlet'in farkındalığa erdiği bir sürece girdiğini izlerken, kendisinin yabancılaşmasını anlamlandırmaya çalışan yalnız bir adamla baş başa kalıyoruz. Hamlet bu sahnede çok öfkeli fakat bu öfkenin amcasına değil daha çok annesine yönelik olduğunu hissettiriyor. Annesini tekrar bakireye çevireceğini söylerken sistemin tekrarının tamamen gerçekleştiğine vurgu yaparak olanlarla kendince alay etmektedir. Aslında alay edip öfke duyduğu şeyin kendisini yaratan şey olduğunun farkındadır. Annesini tekrar bakireye çevirmesinin imkansızlığı kadar değişen sisteme dur demekte o kadar imkansızdır artık.
2. KADININ AVRUPASI: Ophelia ile tanıştığımız bölümdür. Ophelia kan ile lekelenmiş bembeyaz elbisesi ve güzel yüzüyle karşımızdadır. Bize kadınların bedenlerinde sadece kadın oldukları için ne şekilde tutsak edildiğini gösterir. Ophelia, devlet tiyatroları sahnesinde oynadığı rol ile günümüz Türkiye'sindeki kadın figürü üzerinde iktidarı oluşturmak adına geliştirilen politik ve aşağılayıcı söylemlerin kadına verdiği zararı vurgulayan bir duruş sergilemektedir. Ophelia, iktidarın bedeni üzerinde kurduğu tahakkümden kurtulmak için intiharı seçen bir karakter. Elbisesinin kan lekesi ile dolmasının nedeni ise bundandır. Hamlet ise Ophelia'ya kendini yakın hissetmektedir. Kendi dramının içinde kaybolan Hamlet'in yüzünü güldüren tek varlık Ophelia'dır. Ophelia'ya o kadar yakındır ki adeta Ophelia olmak yani kadın olmak istemektedir. Aslında biraz düşünürsek ikisinin bir bütünü oluşturduğunu görebiliriz. Neticede ikisi de dekordur. İkisi de bir kalemden çıkmadır ve o kalem kırıldığında ikisi birden yok olacaktır. O kaleme sahip olan, kimliğinin gizliliğini koruyan bir varlık vardır. Bu varlık Ophelia ve Hamlet gibi kırılgan bedenlerin ruhlarını çürütereken bedenlerini kendi güç savaşında kullanmaya başlamıştır. Peki kimdir o?
Kim var orada?
3. SCHERZO: Scherzo'nun anlamı müzikal anlamda neşe İtalyanca'da ise şaka'dır. Bu bölümde Hamlet sistemin değişme aşamasının öncesinde kalan yakın arkadaşı Horatio ile Ophelia'nın verdiği elbiseyi giyerek dans eder. Horatio sistemin değişmesi ile birlikte kimlik değişimine uğramış bir karakterdir. Bu yüzden parçalanmış kimlikleri temsil eder. Dans ettikleri sahne Hamlet'in tüm gücüyle ittiği yeni sistemin, devrimin, kendisini de dönüştürdüğüne dair bir gösterge olarak kabul edilebilir.
-Hangi bölümde olduğunu hatırlamadığım bir bölümde ise sahneye dört karakter çıkıyor ve Mozart'ın Türklerin Avrupa'da hayranlık uyandırdığı dönemde, Mehter Marşı'ndaki ritmden esinlenerek ortaya koyduğu Turkish March'ı enstrumansız şekilde ritm yaparak söylüyorlar. Oyunda en eğlendiğim sahneydi. Bu dört oyuncu harikalardı. Ellerinde tarihe damgasını vurmuş birçok iktidarın posterleri vardı kimini yırttılar kimini uçak yapıp attılar fakat tek yırtmadıkları poster Stalin'in posteriydi. Stalin'in posterini silindir hale getirerek onunla silah misali ateş ettiler. (Bu muhteşem gözlemi yapan ve bende farkındalık uyandıran Orhun'a buradan teşekkür ediyorum.)-
4. Hamlet'i oynayan oyuncu bu bölümde tek başınadır, ortalıkta hiçbir oyuncu kalmamıştır. "Ben artık Hamlet'i oynamayacağım." diyen oyuncu -yani Hamlet- bu tavrı ile yeni oluşan kimliğinin reddini sergilemektedir. Dekorların, yani gözükenin arkasındaki Hamlet'i bizlere yeniden gösterir. Sahnedeki dekoru çöp kutusuna atar. Bedenlerin çürümüşlüğünden söz ederken bedeninin bir makineye dönmesini istediğini söylemektedir. Bu esnada da diğer sahnelerde zaman zaman gösterdikleri gibi fakir ülkelerdeki aç kalan çocukların videoları projeksiyon ile arkada gösterilmektedir. Hamlet, kendi bedeninin ihtiyaçları için başka insanların acı çekmesinden fazlasıyla rahatsız olduğunu işte bu sebeple bir makine olmasının doğru olacağını düşündüğünü anlatır. Medyanın özellikle de televizyonun beyinleri kirleten tiksinç bir alet olduğunu söyler. Fakat bunları anlatırken buluşların tiksinçliğinden değil de sanki bu aletleri elinde bulunduranların ürkütücü olduklarını düşünür ve bu aletleri elinde tutanlar her kim ise onların planlarından rahatsız olmuştur. Tiksinç olan şeylerden bahsederken koro Hamlet'e destek verir ve ünlü bir içecek markasının reklamlarında kullandığı sesi taklit ederler. Hamlet konuşması bittikten sonra "Danimarka'da bir hayalet dolaşıyor!" diye haykırarak seyircilerin kullandığı kapıdan çıkar ve rolü orada biter. Bu cümlesinde de öznel kimlik yıkımı yaşadığını gözlemlemekteyiz.
Bu bölümde Hamlet'in çok güzel bir sözü var. " Devrim bir GEZİnti ile başlar..."
(Devlet tiyatrosunda oynanması için fazlasıyla cesur bir oyun bir oyun olduğunu tek bir cümlesinden anlayabiliriz.)
5. Son... Beyaz giysili iki adam tarafından yemyeşil ışıklarla aydınlatılmış sahneye Ophelia getirilir. Ophelia tekerlekli sandalyededir ve artık kadınlığını kaybetmiştir. Buradaki tekerlekli sandalye imgesi Ophelia'nın kadınlığın en büyük hazinesi doğurganlığını da kaybettiğini göstermek için kullanılmıştır. Ophelia'nın kendisine Elektra dediğini görmekteyiz. Elektra Sofokles'in ortaya koyduğu bir kadın tragedya kahramanıdır. Ophelia, doğurganlığını reddettikten sonra hayattaki tek gerçeği olarak başkaldırışı ve ölümü kabullenmiştir.
Oyun Hakkında
Oyun Hakkında
Hamlet Makinesi Doğu Berlin Güzel Sanatlar Akademisi Başkanı ünlü Alman tiyatro yönetmeni Heiner Müller tarafından 1977'de yazılmıştır.
Bölümlerin kısaca özetleri yazdığım şekildedir. Bunları bilerek gitmenizi öneririm çünkü sahnelerin kısalığına ağır anlamlar yüklendiği için birçok önemli noktayı kaçırmanız söz konusu olabilir. Ben bu anlamda zorluk yaşadım. Tiyatro çıkışında bir sanatçının "Bu halk gösterimiydi." ifadesi beni çok şaşırttı. Anladığım kadarıyla festival hali daha da ağır. Tiyatroyu meslek edinen insanlar tarafından sahnelerin kolayca anlaşılacağına eminim. Fakat iş halkın bakış açısına indiğinde daha basit fakat anlam kalitesini koruyan sahneler gerçekleştirilmeli diye düşünüyorum. Özellikle kültürüne uzaklaşıp gözlem yapamayan bir insan topluluğunun Hamlet'in kimlik bunalımını anlayabileceğine dair şüphelerim var.
Hamlet Makinesi'ne Hakan Meriçliler dokunuşu oyunu tamamen zirveye taşımış diyebilirim. Ayrıca görsellik konusunda da hiçbir emekten kaçınmamışlar. Bir an olsun gözlerinizi sahneden ayırmayı düşünmeyeceğiniz bir kurgu ve ışık sistemi vardı. Özellikle sahnedeki dekor değişikliği sırasında sadece bir ya da iki kez sahneyi karartmaları diğer değişikliklerde oyunu akıcı bir şekilde sürdürmeleri beğenimi kazandı.
Sahnede kullanılan enstrumanlar; piyano, çello, keman, gitar (benim görebildiklerim) şeklindeydi. Söylenen şarkılar yerinde ve konsantre ediciydi. Oyuncuların aynı zamanda enstruman çalması daha sonrasında sahneye geçmesi oyunu sürprizli hale getirdi. Ophelia'nın ilk çıkışı piyanodan kalktıktan sonra olduğu için Ophelia'ya ılımlı bir şekilde yaklaşmamıza neden oldu. Çünkü kendisi oyunun başından beri kulaklarımızı okşamıştı.
Oyun Öncesi |
Oyunun oynandığı Devlet Tiyatroları Üsküdar Tekel Sahnesi'nde izlediğim ilk oyundu. Ve bu binaya, salonuna, sahnesine gerçekten bayıldım.
Sizlere de gönül rahatlığıyla izlemenizi tavsiye ediyorum.
Oyunun Kadrosu
Yazar Heiner Müller
Yönetmen Ayşe Emel Mesci
Çevirmen Zehra Aksu Yılmazer
Dramaturg Füsun Ataman Berke
Dramaturgi Ali Berktay
Dekor Tasarımı Efter Tunç
Giysi Tasarımı Ayşegül Alev
Işık Tasarımı Yakup Çartık
Müzik Okay Temiz
Hareket Düzeni Ayşe Emel Mesci
Yönetmen Yardımcısı Elif Nutku
Yönetmen Asistanı Fatoş Ece Koroğlu, Yaşar Doğu Akal
Oyuncu Neriman Uğur, Sema Kuray, Yıldırım Gücük, Elif Nutku, Ayhan Anıl , Onur Serimer, Hakan Meriçliler
Koro Ayşe Kemikoğlu, Özge Oktar , İrem Yünsel, Buket Orhan, Müge Çakır, Nihal Usanmaz, Tuğba Begde, Meral Aslan, Dicle Doğan , Koray Can Yanaşır, Ozan Özcan , Rami Çakır, Tunç Efe , Engin Ünal, Fatih Gençkal, Sedat Can Güvenç, Murat Kapu, Görkem Koyuncu, Turgay Şeker, Fatoş Ece Koroğlu
Orkestra Fatih Gençkal, Murat Kapu, Görkem Koyuncu, Sema Kuray, Onur Monkul, Buket Orhan
Sahne Amiri Şafak Doğan Yalçın
Kondüvit Taner Turan
Işık Kumanda Kemal Edis
Suflöz Şeyda Pektok
Görsel Tasarım Enver Başar
Korrepetitör Onur Monkul
peki ana fikri nedir lütfen yardımcı olurmusunuz ?
YanıtlaSil