29 Eylül 2014

Bir film, iki damla gözyaşı: Bir Aradayız Hepsi Bu


En son ne zaman ağladığımı hatırlamadığım zamandan beri ağlamıyorum. Bu nasıl bir tanım oldu diyeceksiniz, bende bilmiyorum.. Şu saatte, duygularımın en saf olduğu saatte yastığım ıpıslak oldu gözyaşlarımdan. Ruhumun dengesini sarsacak birçok olay yaşadım. Üniversiteden mezun oldum, şehir değiştirdim, yaşam tarzımı değiştirdim bu büyük değişimlere rağmen bir türlü dile gelmeyen gözyaşlarım aşkla aktı bu gece. Gerçek aşk insanı nasıl da en boşluğa düştüğü anda buluyor? Hayatın monotonluğu insanı boğarken nasılda gri gökyüzünde gökkuşağına kavuşturuyor bizi. Hemde en korktuğumuz dönemdeyken... Boşluktayken, yalnızken... Yalnız kalmamak için samimiyetsiz samimiyetimizle çemberimiz dışındaki tüm insanları merkezimize çekmeye çalışırken nasılda yazık ediyoruz kendimize? Aşkı kendimizden uzaklaştırmak için gün içerisinde öyle yalan bir maske takıyoruz ki gece gelip maskeyi çıkarttığımızda aşkı bulamamamıza ağlıyoruz. İşte duygularımızın katili böyle oluyoruz biz. Kendi duygularının katili damgasından kurtulmak için önce kendini keşfetmeli insan, yalnız kalmalı.. Ve zamanla bir şeyler çekmeli insanı, sadece kendi seçimleri, sadece kendi yöneldikleri ile donatmalı dünyasını. İşte o zaman gecenin 5 buçuğunda aşk filmi izleyip ağlamayacaktır.

Hangi film mi?



Tüm samimiyetiyle;


Hunting and Gathering - Ensemble, c'est tout; Bir Aradayız Hepsi Bu


Filmin konusunu da şöyle alıntıladım:

Genç bir kadın olan Camille, Philibert ve Franck adlı iki komşusuyla dost olur; rahat ve huzur bulmak için onların evine yerleşir. Ailevi geçmişleri ve kişilikleri bakımından birbirlerine zıt bu üç karakter, uyum içinde hayatın tadını yakalarlar. Tartışmaların, kavgaların, barışmaların, suç ortaklıklarının ötesinde, “bir arada” olmanın keyfi onları daha güçlü kılar. Derken, inatçı olduğu kadar dünyalar tatlısı olan Franck’ın anneannesini de aralarına almaya karar verirler.



Hikâyenin kahramanları feleğin çemberinden geçmiş, biraz yabani ve yalnız karakterlerdir; fakat gönül zenginliğine ve duyguların gücüne inanırlar. Peki, “Bir aradayız, hepsi bu” diyerek kendilerini keşfetmeleri, kendilerini gerçekleştirmeleri mümkün olabilir mi? 

Masala yakın durmakla birlikte, film burada gündelik hayatın tarafını tutuyor. Her şey toz pembe değil ve kendileri için inşa ettikleri bu fanusta dram eksik olmuyor. Dışarıda olduğu gibi içeride de, mutluluklarının üzerinde bir tehdit kol geziyor: Hayatın sert darbelerinden, kenara çekilme riskini de göze almadan, nasıl kaçmalı?


Yönetmen: Claude Berri
Yapım: 2007 / Fransa / 97 Dakika
Oyuncular: Audrey Tautou, Guillaume Canet, Laurent Stocker







_Ve Muhteşem Soundtrack_

4 yorum:

  1. Cok tatli bir film severek izlemistim..ama sen üzülme. .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan aşk filminde, hem de mutlu sonu olan bir filmde ağlıyorsa dönüp kendiyle yüzleşiyor, üzülüyor da.. Yorumun, üzülme demen o kadar samimi ki tebessüm yarattı teşekkür ederiiim :)

      Sil
  2. Aşk ve yoklukları... Zor anlar hele de üni den sonrası. Geçer ama merak etme ne de olsa insan her şeye uyum sağlıyor. Hiçliklerine bile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşkın içindeyken yokluk durumunun kaybolması beni etkileyen tarafıydı filmin. Çabuk uyum sağlıyorum ama bir şehre, bir işe, bir eşe bağlanmak için onlarda tutku bulmam gerekiyor. Beni sıkan da bu oldu sanırım.

      Sil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya