25 Aralık Perşembe günü İstanbul Modern'deydim. Geçmiş Gelecek ve Yüzyıllık Aşk isimli resim ve fotoğraf sergilerini dolaştım. Bu yazımda Geçmiş ve Gelecek sergisini gezmeye imkan ve fırsat bulamayanlar için hikayesi ilgimi çeken çalışmaları paylaşacağım. Burada paylaştığım eserlerin çoğunun sanatçısının ismini kayıt ettim fakat bazılarını o heyecanla not almayı unutmuşum kusura bakmayın...
İşte benim gözümden Geçmiş ve Gelecek Sergisi..
"Geçmiş ve Gelecek" adlı yeni koleksiyon sergisiyle İstanbul Modern, kronolojik bir akışla Türkiye’de üretilen modern ve çağdaş sanatın ilk günden bugüne geçirdiği dönüşüme referans verirken, geleceğin yaratıcı ifade alanlarının faydalanabileceği birikime de işaret ediyor. Kültürel ve sanatsal bir miras olarak geçmişe sahip çıkan ve şimdiki zamanın etkileşimleriyle geleceğe yön veren koleksiyonunun barındırdığı çeşitlilik içerisinden bir seçkiyle 136 sanatçının 180 çalışmasını sunuyor. Sergi, sanatın özündeki zamanlar arası etkileşimlere yer verirken koleksiyonun geçmiş ve gelecek arasında üstlendiği zengin çeşitliliği de görünür kılıyor.
1960'lı yıllarda soyut sanatın modernist eğilimine karşı figüratif anlatımı sürdüren bir grup sanatçı ortaya çıkmıştır. İnsan bedenine gündelik bir dil içerisinden bakan ve toplumsal gerçekçi resim anlayışını savunan sanatçılar arasında etkinliklerini hem burada hem de Paris sanat ortamında sürdüren isimler vardır. Neşet Günal, Nedim Günsür, Nuri İyem ve Ömer Kaleşi göç, gecekondulaşma, kent hayatı gibi sosyal konulara el atarken, Cihat Burak, Adnan Varınca, Avni Arbaş, Orhan Peker gibi ressamlar, dönemin değişen sosyal atmosferine kişisel bir üslupla yaklaşıp, figüre yeni ve ironik bir kimlik kazandırmaya çalışır.
Nedim Günsür, Madenciler
***
Köylü Kadınlar
***
Yokluk
Resimde çocuklarıyla dışarıda kalmış bir çiftçi görmekteyiz. Özellikle çiftçinin elleri ve ayaklarının bedenine oranla büyük çizildiği fark ediliyor. Yıllarca tarlalarda insan gücü kullanıldıktan sonra makineleşmeyle birlikte gelen işsizlik sorununun aileleri nasıl etkilediği anlatılmaktadır. Babanın çocuklarını korumak için yaptığı beşiğin at figürüne benzediği görülmektedir.
***
Yüksel Arslan - Kapitalist Üretim Süreci 1 (Özel Üretim)
Ressam bu resimde Kapitalist üretim sürecinin toplum ve birey üzerindekietkilerini sembolik, hicivli bir dille anlatır. İşçileri tıpkı ürünleri gibi tek tipleşmiş şekilde yansıtmıştır.(Hepsinin yüzü aynıdır) Fabrikatörleri ise kafaları madeni paraya dönüşmüş şekilde yansıtmıştır.
***
1970 başları, soyut resim dilinin bir ölçüde "akademikleşmeye" başlayıp kısmen geriye çekildiği, buna karşılık geleneksel figürün karşısına, bünyesinde ironi, eleştiri ve varoluşsal kaygılar barındıran yeni figüratif resmin dikildiği tarihtir. İlk günden bu yana kendisini figüratif tarzda ifade eden Türk sanatçıları, 1960'ların getirdiği özgürlükçü ortamın etkisiyle masaya yatırılır. Mehmet Güleryüz, Alaettin Aksoy, Burhan Uygur, Metin Talayman, Utku Varlık, Komet Nevhiz Tanyeli, Neş'e Erdok gibi sanatçılar bu dönemin öne çıkan isimleridir.
Burhan Doğançay-Taş Duvar
Taş Duvar, Doğançay'ın sadece uluslararası ölçekte değil aynı zamanda Türkiye içinde çıktığı duvar keşiflerinden birinde rastladığı yerel bir sahneye yer verir.
***
***
***
1980'lerde yaşam kentlerde akmaya başlar, taşra büyük merkezlere iyiden iyiye yerleşir. Sanatçılar da kentlileşen bir bilinç sergiler. 1987 yılında başlayan İstanbul Bienali'nin dışa dönük yüzünün de etkisiyle, sanat eserinin malzemesi ve içeriğinde değişimler başlar. İzleyiciyi düşünmeye sevk edecek bildiriler sunulur, üç boyutun olanakları sınanır. Yurt dışı ile diyalogun sıklaştığı 1990 başlarında felsefe, sosyoloji ve metinle buluşan sanatçılar yeni temsil olanaklarının farkına varır.
Sıtkı Kösemen
Toplumsal cinsiyet politikalarına mücadeleci bir yaklaşım sergiler. Bu fotoğraf serisinde gençlik çağındaki insanların kimlik arayışı anlatılmıştır.
***
Araf- Selma Gürbüz
***
Taner Ceylan-1553
Ceylan'ın, Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan'dan esinlenerek yaptığı resmin ismi, Kanuni'nin, oğlu Şehzade Mustafa'yı öldürttüğü 1553 tarihine gönderme yapar. Resmin yüzeyine yayılan kan, iktidar, güç ve şiddet arasındaki gerilimli ilişkiyi hatırlatır. Ceylan'a göre ebedi hayat ve sonsuz güzellik daima bir kurban ister. Resme konu olan kişinin yüzünü gizleyen tül, iktidarın kendini örtülü bir şiddetle besleyişini de sembolize eder.
***
Gül Ilgaz - Ölüme Doğmak / Doğurmak
Doğumu ölümün başlangıcı olarak konumlandırmıştır. Fotoğrafta doğumun fiziksel gösteriminden çok, doğum sonrası annenin çocuğundan ayrılışı ve aralarındaki tekliğin kayboluşu ele alınır. Anne, karşıda fotoğrafı görünen ama kendisi var olmayan çocuğa doğumla birlikte gelen ayrılığı ve ölümün başlangıcını da göstermektedir.
***
Gül Ilgaz - Düşüş
***
Şairin Ölümü - Cihat Burak
Cihat Burak, arkadaşı Nazım Hikmet anısına yaptığı bu çalışmasında şairin en çok bilinen şiirlerindeki dizelerle fotoğraflardan alınma görüntüleri harmanlar. Yine de sözcükleri çevreleyen resmedilmiş görüntüler belgesel nitelik taşımaktan çok uzaktır. Kalın boya katmanları, keskin renkler ve ağır formlar Nazım Hikmet'in yazılarının kaba sağlamlığını vurgular.
***
evt gerçekten güzel bir sergi olmuş..elinize sağlık..
YanıtlaSilBu sadece çok ufak bir kısmı, teşekkürler...
Sil