28 Aralık 2014

Siyah Bilinci | Hacı Mehmet BOYRAZ

Ölmek de acı ama belki daha büyüğü yok olmak…



İlk baskısı 2014’te Dipnot Yayınları tarafından yapılan “Siyah Bilinci” BarışÜnlü’nün Steve Biko tarafından yazılmış metinlerden yapmış olduğu bir seçmecedir. Güney Afrika’nın en az Nelson Mandela kadar önemli devrimcileri arasında yer alan Biko’nun en faal dönemi olan 1970-1972 arasındaki yazıları, konuşmaları ve söyleşilerinden oluşan çalışmayı İngilizce aslından Türkçe’ye Onur Eylül Kara çevirmiştir.

1940’lardan 1990’lara kadar toplum içerisinde azınlığı oluşturan beyazların, çoğunluğu oluşturan siyahlara karşı göstermiş olduğu aşırı ırkçı rejimin terminolojideki yansıması olan “apartheid rejimine” karşı mücadele eden Biko, kurtuluş için öncelikle “siyah” olmanın öneminin kavranmasını vurgulamıştır. Öyle ki, 1970’de henüz 31 yaşında iken hapishanede işkence ile ölürken ardından takipçilerine bıraktığı tek miras sistemsel formasyon haline getirdiği “Siyah Bilinci” olmuştur.

“Siyah Bilinci”, Güney Afrika’nın iç dinamiklerini anlamak isteyen okuyucular ve o dinamikleri harekete geçirmeye çalışan bir toplumsal bir figür olarak Biko’yu anlamak isteyenler için önemli bir kitap.

Steve Biko: Güney Afrika’nın Martin Luther King’i 
Steve Biko, Güney Afrika’da efsanevi devrimci lideri Nelson Mandela’dan sonra en bilinen ikinci adamdır. Hatta ateşli hitaplarıyla Güney Afrika’nın Martin Luther King’i olarak da bilinir.

1946’da dünyaya gelen Biko, Hollanda asılı Afrikanerlerin partisi olan Ulusal Parti 1948’de sadece beyazların oy verebildiği bir seçimde apartheid sloganıyla iktidara geldiğinde henüz iki yaşındaydı.

Apartheid rejiminin zulmü içerisinde kıvranan halkını bu zulümden kurtarmak amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulunan Biko, 1966’da Natal Üniversitesi’nin Avrupalı olmayanlar için kurulmuş olan Tıp Fakültesi’ne girdikten sonra üniversite hayatı boyunca da önemli gençlik hareketlerine önderlik etti.

Eserlerini “Frank Talk” müstear ismi ile kaleme alan Biko, Soweto isyanında doğrudan katılımı olmadığı halde güvenlik güçleri tarafından tekrar tutuklanmış ve 12 Eylül 1977’de henüz 31 yaşında iken maruz kaldığı işkence sonucu vefat etmiştir.

Post-apartheid döneminde beyazlar ve siyahlar arasındaki ekonomik eşitsizliklerin bugün dahi sürmesi hiç kuşkusuz Biko’nun fikirlerini hala daha canlı tutmaktadır. Küresel düzeyde siyah ve beyaz arasındaki çarpıcı yapısal ve psikolojik eşitsizlik sürdükçe, Biko ve benzeri düşünürlere olan ilgili de devam edecektir.

“Siyah Bilinci”: Önce siyah olmak…

Barış Ünlü’nün Steve Biko tarafından yazılmış metinlerden yapmış olduğu bir seçmece olan “Siyah Bilinci” 7 bölümden oluşuyor. Bir bölümden diğerine geçerken anlam bütünlüğünün bozulmamasına dikkat edilmiş ve çeviri okuyucuyu sıkmayacak düzeyde basite indirgenmiştir.

İşte o 7 bölüm:

1. Beyaz Derilerin Altında Siyah Ruhlar mı?

Biko, bu bölümdeki argümanlarına Güney Afrika siyasetindeki beyaz tekelini eleştirerek başlamıştır.Yani ilk eleştiri sistemedir. Ona göre ülkede iktidar tekeli de muhalefet tekeli de beyazlara aittir. Aslında bundan da öte, ülkede“siyah” rengi yaratan da beyaz adamdır, “beyaz” rengi yaratan da beyaz adamdır. Bu açıdan Güney Afrika’nın “beyazı” ile Oryantalizmin “Doğusu” arasında teoride bir fark bulunmamaktadır.

Biko’ya göre siyahları yönetenlere karşı siyahlar adına muhalif olanlar, siyahların hissettiği baskıyı kendilerinin de aynı şiddetle hissettiklerini ve bu yüzden yeryüzünde bir yerde siyahların verdiği mücadeleye ortak edilmeleri gerektiğini iddia eden insanlardır. Aslında, bunlar, beyaz derilere sarınmış siyah ruhlara sahip olduklarını söyleyen insanlardır! Biko, onların bu durumunu tıpkı bir köleden, efendisinin oğluyla birlikte kendi köleliğine sebep olan bütün koşulları ortadan kaldırmak için çalışmasını beklemeye benzetir. Çünkü bir liberalden, ayrımcı tesisleri ve mekânları kullanmayı bırakmasını, üniversiteyi bırakıp siyahların yaptığı gibi vasıfsız işlerde çalışmasını ya da onu imtiyazlı kılan her hususa karşı çıkıp kınamasını istediğinizde vereceği yanıt: “Ama bu gerçekçi değil!” olur. Yani, sistemi eleştirdiği zanneder ama rahatından da vazgeçmez.

Biko liberallerin bu iki yüzlü davranışını küstahlık olarak görür ve onların nasıl olur da siyahlar adına özgürlük mücadelesi verebileceğine sitem eder. Bu açıdan Biko’ya göre beyaz liberaller, siyahları kendi meselelerini çözme konusunda rahat bırakmalı ve bu arada toplumdaki gerçek kötülükle ilgilenmeliler: Beyaz Irkçılığı…

Biko’nun bu kısımdaki diğer argümanı ise beyaz adamın entegrasyon politikasına yöneliktir. Biko’ya göre hakiki entegrasyonun merkezinde, herkese, her gruba düşen bir hüküm vardır: tasavvur edilen benlikleri ortaya çıkarmak ve elden bırakmamak. Ancak, Biko beyazları ilelebet usta, siyahları da ilelebet çırak (hem de kötü bir çırak) bırakacak üst-ast, beyaz-siyah katmanlaşmasına karşıdır. Bu açıdan entegrasyon politikasının bir toplumun bütün mensuplarının özgür katılımı ve halkın öz iradesiyle belirlenmiş olması halinde onlarla olacağını söyler Biko.

2. Biz Siyahlar

Bu bölümde Biko, içinden geldiği siyah toplumu tasvir etmeye çalışmış ve gerçek siyah olmanın toplumsal bir yol ile mümkün olacağını vurgulamıştır. Irkçı beyazların Güney Afrika’ya gelirken kendi değer yargılarını da getirdiğini belirten Biko, siyah adamın kendi değerlerine sahip çıkmasının mantıklı olan tek şey olduğunu belirtmiştir.

3. Afrika’ya Has Bazı Kültürel Kavramlar

Steve Biko bu bölümde Afrikalılara has bazı kültürel özellikleri tasvir etmiştir. Biko, 1652’de Van Riebeeck ve beraberindekilerin bölgeyi işgal etmeye başlamasıyla Anglo-Boer Kültür ile etkileşimin başladığı ve bu etkileşim sonucu zaman içerisinde bölgenin kendine has kültürel değerlerinin yozlaşmaya başladığını belirmiştir. Özellikle, Anglo-Boer kültürün sömürgeciliği haklı çıkarma adına yerli halkın bütün kültürel yönlerine aşağı bir konum atfeden tutumu Biko’yu harekete geçiren husus olmuştur. 

Ona göre Afrikalılara has kültürel özellikler şunlardır:

· Afrika kültürü insan odaklı bir kültürdür ve insani değerleri her daim ön planda tutar. [Aslında, Biko bu özelliği vurgulamakla bir başka önemli terminolojik terim olan Ubuntu’ya da işaret etmiştir.]

· Ev ziyaretleri Afrika kültürünün önemli unsurlarından biridir; çünkü ev ziyaretleri ile toplumsal duyarlılık canlı tutulur.

· Afrika toplumunun temeli köylere dayanır. Köylerde arazi halka aittir ve kontrolü, yalnızca halk adına yerel şeftedir. Bu açıdan ortak ve özel mülkiyet kavramı iç içedir.

· Afrikalılar kendi işlerini kendileri yapar, başkasına ihtiyaç duymazlar; ancak eğer yardıma ihtiyaç varsa herkes hiç düşünmeden birbirinin yardımına koşar.

· Afrika kültüründe ve o kültürün insanında şüpheciliğin yeri yoktur; çünkü şüphecilik karşılıklı sevgi ve saygıyı zedeleyen bir unsurdur.

· Afrika kültüründe “yoksulluk” diye bir kavram yoktur; çünkü Afrikalılar ellerindekini dostlarıyla paylaşırlar. Bu açıdan toplum ya bütünüyle açtır ya da bütünüyle toktur.

· Afrika kültürü insan odaklı olduğu kadar müzik odaklıdır da. Hayatın her safhasında önemli bir yer tutan müzik, grup halinde söylenir ki grup bilinci ön planda tutulmuş olur. Öyle ki, Amerika’da baskı altında ter döken siyah kölelerin söylediği “Zenci İlahileri”(negrospirituals) bile onların Afrikalı mirasına işaret eder.

· Afrika toplumu dindar bir topluluktur. Öyle ki, dindar Afrikalılar içki içtiklerinde dahi Tanrıyı hatırlarlar ve O’na saygı gösterirler. [Bu açıdan Biko, sömürgeci beyazlarla birlikte Afrika’ya gelen misyonerlere de ciddi anlamda öfke beslemektedir; çünkü ona göre kendi dinleri (bu din de tek bir tanrıya dayanır) yeni gelen din (İsevilik)ile kaybolmuştur.]

· Biko’ya göre Afrikalıların bir başka ya da en azından bu bölümde belirttiği kadarıyla son özelliği hayattaki sorunlara ruhsal çözüm ile yaklaşmalarıdır. Afrikalılar sömürgeci beyazlar gibi her şeyiçözmeye uğraşmazlar; çünkü o sorunların hepsi Tanrı’nın onları bir test etme aracıdır.

Bütün bu özellikler bir Afrikalıya aslında şunu söyler: “Afrikalılığınla/ Siyahlığınla gurur duy!”.

4. Siyah Bilinci: Sen Siyahsın, Siyah Olmalısın!

Kitabın ana eksenini oluşturan ve Biko’nun devrim yolunda kafasında kurmuş olduğu “Siyah Bilinci” kuramı bu bölümde incelenmiştir.

Öncelikle Biko’ya göre beyazlık halleri ve beyazlık imtiyazları ideolojiler ve siyasetler üstüdür. Beyaz liberaller ve Marksistler, gerçek birer liberal ve Marksist değildirler; çünkü liberallikten ve Marksistlikten önce gelen ve onları belirleyen beyazlıklarıyla ciddi bir hesaplaşmaya girememişlerdir; hatta çeşitli savunma mekanizmalarıyla bu durumun farkına bile varamamışlardır. Yani beyazlık imtiyazından vazgeçememişlerdir. Sadece beyazların liberali ya da Marksisti olma niyetinde olmaları onları son derece paternalist ve kibirli kılmış, entegre öğrenci derneklerindeki siyahlara sürekli çocuk muamelesi yapmalarına ve siyahlar adına konuşma hakkını kendilerinde görebilmelerine neden olmuştur.

Biko’ya göre tarihleri aşağılanmış, kültürleri parçalanmış, kendilerinden utanan, beyazlara hayranlık duyan, beyaz gibi olmak isteyen ama bunu bir türlü becermeyen, pısırık, yılgın olan siyahlar için yapabilecek tek şey, apartheid’in yıkılması ve eşitlikçi bir toplum kurulmasıdır. Ancak bunu gerçekleştirmek için ise öncelikle bu şahsiyetini kaybetmiş siyah insanın ayağa kalkması, öz saygısını ve onurunu kazanması, tarihiyle, kültürüyle, vücuduyla gurur duymaya, kendini sevmeye başlaması gerekmektedir. İşte Biko’nun önderliğindeki Siyah Bilinci Hareketi’nin amacı siyahlara bu gurur ve cesareti aşılamaktır. Bu açıdan, Siyah Bilinci ABD’de Martin Luther King’in önderlik ettiği Siyah Gücü hareketiyle de paralellik gösterir.Bu paralelliğe, EldridgeCleaver’in “eğer çözümün bir parçası değilsen, o halde sorunun bir parçasısın…” sözü bir slogan olarak kullanılması ve bu düşünce etrafında bir mücadele grubu olarak SASO’nun oluşturulması örnek gösterilebilir.

Biko bu bilincin bir başka amacı olarak kültür, eğitim, din ve ekonomi bağlamındaki yanlış imajların düzeltmesini de gösterir.

Ayrıca, Biko’ya göre siyah olmak, deri rengiyle ilgili bir mesele değildir; siyah olmak, zihinsel bir yaklaşımın yansımasıdır. Bir siyah sadece kendini siyah olarak tanımlamakla bile kurtuluş yoluna girmiş olur.

Nihayetinde Biko Hegelci diyalektik materyalizm teorisine dayanarak şöyle genel bir analiz yapar: tez, bir beyaz ırkçılığının olduğu ise, ortada yalnızda bir geçerli antitez olabilir: bir siyah birliği. Eğer Güney Afrika, siyahlar ile beyazların grup sürüsü korkusu olmaksızın uyum içinde birlikte yaşadığı bir yer olacaksa, bu yalnızca, iki karşıt grubun etkileşim içinde olmasıyla bir sentez üretilebilir.

Siyah olmanın utanılacak bir şey olmadığını vurgulayan Biko, Hintlilerin de toplum içerisinde hor görüldüğünü belirtir. Bu durumda daima göz önünde bulundurulması gereken hususlar şunlardır:

· Zulmün aynı sistem tarafından geldiği unutulmamalı,

· Ezilmenin ve katmanlara ayrılışın kasıtlı olduğu,

· Çözüm yolunda halkın dikkatinin çekilmesi gerektiği,

· Ruhun bu işe adanması.

Kısaca, “Siyah Bilinci” önce zihinde başlar Biko’ya göre. Bu bilinci beyazlar ancak dışarıdan gördükleri için topluluğun ethos’unu aslında hiçbir zaman doğru olarak değerlendiremez ve tahlil edemezler. Bu açıdan Siyah Bilinci’nin derdi, sürecin sonunda, kendilerini beyaz topluma muhtaç görmeyen gerçek siyah insanlar yaratabilmektedir.

5. Korku – Güney Afrika Siyasetinde Önemli Bir Etken

Bu bölümde Biko, beyazların kendilerini haklı çıkarmak için bir korku aracı olarak şiddeti kullanışlarını anlatmaktadır. Beyaz adamın “üstün ırk” imajını önce düşünsel yolla yerleştirmeye çalıştığı ancak bu işlemeyince bu sefer zor kullanarak yerleştirmeye çalıştığını belirtmiştir Biko. Bu noktada beyaz adamın temel argümanının “Eğer birinin sana saygı duymasını başaramadıysan, onun senden korkmasını sağla!” olduğunu söyler. Öyle ki, siyahların kendilerine zulüm eden güvenlik güçlerini bir müddet sonra “İlah” seviyesine getirdiğini söyler. Bu açıdan, Güney Afrika’da beyazlık, daima polis vahşeti ve tehdidi, şafak vakti pasaport baskınları, varoşlar içinde ya da dışında genel tacizle özdeşleşmesinden ötürü hiçbir siyahın beyaz olmaya gerçekten heveslenmeyeceğini de söyler Biko.

Afrikalıların yoksul olmasının sebebini de sömürgeci beyazlara bağlayan Biko, kötülüğün gerçek kaynakları - beyaz toplum - seçkin plajlarda bronzlaşır ve burjuva evlerinde rahatlarken, süregiden vandalizmin, cinayetin, tecavüzün ve yağmanın temelini bu mutlak yokluk halinde görür.

Sonuç olarak, Biko Güney Afrika güvenlik sisteminin zekâ odaklı değil, güç odaklı olduğunu belirtir.

6. Siyah Bilinci ve Hakiki Bir İnsanlık Arayışı

Biko bu bölümde içinde bulundukları durumun beyaz adamın kasti bir yaratımı olduğunu söyler. Ona göre, ne zaman bir insan grubu zenginliğin, güvenliğin ve prestijin hoş meyvelerini tatsa, apaçık yalan olana inanmayı ve yalnızca yalanın prestij kazandırmasını normal bir şey olarak kabul etmeyi daha kolay bulmaya başlamıştır.İçinde bulundukları sistemin dönüp dolaşıp siyahların aşağı olduğunu çünkü ekonomistleri, mühendisleri, vs. olmadığını söylemelerini mantıki bir izahla açıklanamayacağını söyler; çünkü bu yetenekleri zaten beyaz adam tarafından engellenmiştir.

Biko’ya göre bu hareket, maruz kaldıkları zulmün özünde derilerinin siyah oluşu etrafında kardeşleriyle bir araya gelme ve ebedi köleliğe bağlayan zincirlerden kurtulmak için grup halinde hareket etme ihtiyacının siyah adam tarafından idrak edilişidir.

17 milyon siyah ile ilgili kararların beyazlar tarafından verilmesi durumunu aptalca bulan Biko Hegelci diyalektiğe de atıfta bulunur. Ona göre liberallerin tezi apartheid ve antitezi ırksal düşünme karşıtlığı olsa da sentezleri çok zayıftır.O, gerçek tezin güçlü bir beyaz ırkçılığı olduğunu ve antitezin de siyahlar arasında güçlü bir dayanışmadır ki ortaya mantıklı bir sentez çıkabilsin.

Biko’nun bu bölümdeki diğer argümanı da mevcut sistem içerisinde yapılacaklar listesidir:

· Eski kavramları, değerleri ve sistemleri araştırmak ve problematize etmek,

· Doğru cevapları bulduktan sonra bu cevapları yürürlüğe koyma yönünde ilerlemenin önünün açmak için bütün insanlarda bilinç yaratma işine girişmek,

· Anglo-Boer kültürü ret ederek asla uygun hareket etmek,

· Tarihşuurunu oluşturmak,

· Beyazın değil Afrikalının malını satın almak,

· Maddeci unsurlardan arınmak ve

· Eylem alanını genişletmek.

Biko’nun bu kısımda hatırlattığı son bir şey daha var: “Bu mücadele boyunca dayak da olacak, hazırlıklı olun!..”

7. Steve Biko ile Söyleşi

Kitabın son bölümünde Biko ile yapılmış bir söyleşiye yer verilmiştir. Kitabın önceki bölümlerinde verilmiş olan seçmece eserlere paralel olarak bu söyleşide Biko, hareketin ne olduğunu, dinamiklerini, diğer gruplarla irtibatını ve apartheid rejiminden kurtuluş reçetesini özetler.

Kısaca, ölümünün ardından uzun bir zaman geçse de Güney Afrika’nın bağımsızlığına hayatını adamışBiko’yu ve onun zihni mirası “Siyah Bilinci”ni anlamadan Güney Afrika’nın sosyo-politik dönüşüm sürecini anlamak söz konusu değildir.


Hacı Mehmet BOYRAZ, Son nokta: 28.12.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya