3 Haziran 2012

Bir dönem daha bitti.

   Göçebe öğrenci dediğin okuduğu şehir ile memleketi arasında mekik dokur durur. Her seferinde nerede değilse oraya gitmek için heveslenir; sonra üşenir; en sonunda da geride bıraktığı yer için derin bir iç çeker. Memleketine giderken anne yemeklerine kavuşma heyecanı, okul zamanı gelip çattığında ise ev/oda/bölüm arkadaşlarıyla birlikte inşa ettiği anılar, bavulunu daha fazla sarıp sarmalatır öğrenci insana. O, yol için -istisnasız- otobüsün cam kenarını seçer. Bir önceki gidişini sergilediği sahneden daha iyisini çekme peşindedir. Otobüse binmeden önce bavullarının çokluğu, mide bulantısı vb. derdini düşünüp strese girer; aç kalınca da, yolculuğu esnasında otobüsün ikram bölümünü sömürür -tabi en yüzsüz haliyle-.
 
   Göçebe öğrenci fakirdir. Gittiği her iki şehirde de yalnızca kıytırık bir yatağa sahiptir. Ama onun ösym sonucu açıklandığından itibaren 4 sene boyunca kaderinde  hiçbir şeye kalıcı olarak sahip olamamak vardır. Odası, eşyası bir yana, her sene değişen oda arkadaşları, memleketinde can ciğer olduğu dostları, ailesi ve en çokta ergen ruhu ile arasına mesafe girmeye başlar..Bu ruh hali çerçevesinde hem değişen şehirlere hem de etrafında ki değişen kişilere otomatik olarak alışmaya başlamak durumunda kalır.Önce sisteme isyan eder, sonra ortamlar yaratır kendine ya da ortamlar onu kapanına sıkıştırır, bolca pişmanlık yaşar ama her zaman girdiği savaş sonrasında "kendi" olduysa eğer  aynaya baktığında gururuyla ödüllendirir kendini. 

  Ben bölümüm dolayısıyla hep şanslı gördüm kendimi. Nedenini soracak olursanız; bu sisteme alışırken kitaplarım yol gösterdi bana. İlk öğrendiğimiz birey olduğumuzun bilincinde olmamızdı. Bunun yanında en önemlisi şehirler arasında yoğun trafiği olan biz öğrenciler için "Her şehrin farklı bir ruh hali vardır ve içine çektiği bireyleri kendi ruh haline göre biçimlendirir." dersiydi. İşte bu yüzden mesafe kavramını öğrendim ben. Şehrin ruh haline kapılmadan, onu anlamaya çalıştım. Sandığınız kadar kolay olmadı. Gözlerimi pörtletecek, ağzımı yırtacak kadar şaşırdığım; beni yastığıma yapıştıracak kadar üzüldüğüm olaylar gördüm ve daha da göreceğime eminim.

  İlk yazıma hayatımın dönüm noktalarının yalnızca birini konu ederek başlamak istedim. Sizde bilirsiniz, yılmadığınız sürece dönüm noktalarınız aynı zamanda kişiliğinizin bir üst seviyeye ulaşmasında geçiş noktalarınızdır. Bu yüzden yaşadığınız olayları hatırlamasanız da ne hissettirdiğini asla unutamazsınız.

2 yorum:

  1. öğrencilik hayatı nasıl da keyiflidir. yazıya da yansımış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, aynen dediğiniz gibi. Öğrencilik hayatının yaşattığı coşkuyu, heyecanı ve serüveni bir daha hiçbir durumda yaşayamayacağıma eminim. Ama sonuç olarak bitti ve elde güzel anılar kaldı.. Şimdi yazılarda yaşatmaya çalışıyorum o günleri :)

      Sil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya