Meta fetişizmi, Marx’ın Kapital adlı eserinde üzerinde durduğu bir sorunsaldır. Metaların gelişimiyle ortaya çıkan süreç Marx’a göre Meta Fetişizmi’dir. Marx’ın bahsettiği bu süreçte, bireyler metaları yaratırken ortaya koydukları emeklerini unutmuşlar ve onlara yabancılaşmışlardır. Bireyler metaların değerlerini gözlerinde büyütürken, metaların değerini artıran esasın kendi emekleri olduğunu göremeyecek kadar metaları kendilerinden dışsallaştırmışlardır. Onlar metaların değerinin metaların kendi doğasından kaynaklandığını ve piyasanın işleyişiyle birlikte meta değerinin arttığına kendilerini inandırmaya başlamışlardır.
Meta fetişizmi gerçek toplumsal ilişkileri, metalar arasındaki ilişkilermiş gibi gösteren bir yanılsamadır. Marx’a göre, şeyler arasında bir ilişkiymiş gibi görünen meta ilişkileri görüntüsü, üreticiler arasındaki gerçek ilişkiyi gizlemektedir. Kapitalizmde birey, metalara ve piyasaya gerçeklik yükleyerek, giderek onlar üzerindeki kontrolünü yitirir. Yaratıcı zihinlere sahip insanlar nesneler üretmek için diğer insanlarla ve doğayla etkileşim haline girerler, fakat bu doğal süreç kapitalizmde tuhaf bir durumla sonuçlanır. Meta fetişizmi bireylere ve metalara onlardan bağımsız onları zorlayıcı bir nesnel gerçeklik işaret eder.
Meta fetişizmi ideoloji teorisinin gelişiminde özgün bir yer tutar ve bir anlamda maddeci bir ideoloji anlayışının ilk örneğini verir. Metaların üretiminden dolaşımına kadar tüm maddi süreçler ideolojinin temelini oluşturur; yani metaların fetişist niteliği, belirli bir bilinç'in oluşmasına ve yayılmasına neden olur. İdeoloji, bireylerden bağımsız olarak, metaların fetişist niteliğiyle yanlış bilinç olarak dolaşıma girmektedir. Ürünü meta yapan şey bizzat bu fetişizmdir. Yani, ürün üzerinden toplumsal ilişkiler kurulup düzenlenmedikçe ürün, ürün olarak kalacaktır, meta anlamına ulaşmayacaktır. Ürün bir şekilde toplumsal ilişkilerin taşıyıcısı haline gelir.
Yaratıcı insan aklının ürünleri insana dışsallaşıp piyasa ortamında kapital hayatın ona sağladığı değer ile birlikte meta olarak bireye geri ulaşır ve ona çeşitli statüler sağlar. Bu statüyü sağlarken toplumsal ilişkilerin şeklini ve sınırını da çizer. Aynı zamanda meta fetişizmi insanların ihtiyaç duydukları ürünleri almak dışında ihtiyaç dışı ürünleri de sanki ihtiyaçlarıymış gibi hissetmelerine neden olur. Bu duruma neden olan en önemli etken ürünlerin tanıtıcı reklamlarıdır.
Meta fetişizminin iki ayrı değeri vardır. Bunlardan birincisi ürünün gerçekte ne anlama geldiğini ve ne iş gördüğüyle alakalı olan “kullanım değeri” dir. Kullanım değerine göre bir araba bireyin ayağını yerden kesip bir yerden diğer bir yere ulaşımını kolay bir şekilde gerçekleştirmesini sağlayan bir araçtır. Meta fetişizminin ikinci değeri ise piyasada kazandığı değeridir. Buna “değişim değeri” diyoruz. Bu değere göre bireyin ihtiyacını karşılayan araba, vitrine konduğunda diğer metalarla, insanlarla ve parayla ilişki içerisine girer ve bu değeri kazanır. Aynı zamanda bu metanın sanal bir görüntüye, markaya, fiyata ve onu satın alacak olana sağlayacağı imaj gibi özellikleri vardır.
Günümüzde ne yazık ki özneler başka bir öznenin üretip tasarlayıp piyasaya sürdüğü ürünlere, toplumsal tüketim doğrultusunda, tapmaya başlamıştır. Meta fetişizmi doğrultusunda statü kazanma hedefi, öznelerin toplumsal sınıflar arasındaki sınırları, sahip olabildiği nesneler yoluyla, inceltmeye çalışmasına neden olmaktadır. Toplumsal sınıfların olumsuz özelliklerinin var olduğunu bilmekle beraber, bu durumun toplumsal sınıflar arasında ve toplumun alt kurumlarında (aile, eğitim vb.) kaos yarattığını gözlemlemekteyiz.
Çok açık ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil