7 Aralık 2014

Ne Kadar Hissediyorum?

Bundan 5 ay öncesine kadar içerisinde alışveriş merkezi bile olmayan bir şehirde yaşıyordum. Avm'si olmayan şehir mi kaldı derseniz, ben de artık kalmadı derim. Çünkü tahminimce bu hastalığa en geç yakalanan şehrimiz ülkenin en batısındaki Çanakkale oldu. Oradan ayrılmadan önce şehir merkezine arabayla 20 dk mesafede bir yere avm inşaatı başlatmışlardı. Ve sadece bir taneyle de yetinmeyip az ilerisindeki deniz kenarına da en cafcaflısından bir tane proje çizmişlerdi. Her neyse avm konusuna girersek, avm içerisinde kaybolurcasına çıkamayız zaten. Çanakkale'den sonra doğup büyüdüğüm şehir İstanbul'a döndüm. Dönüş süreci pek acıklı değildi. Nedeni duygusuzluğum değil kesinlikle ben sadece gittiğim her yere hızlıca adapte olan bir insanım. Fakat o pek acıklı geçemeyen süreç kendisini bir noktada patlattı ve öyle bir alt üst etti ki bıraksalar yatağın içinde üç gün enkaz yığını olurum. Bu patlamanın bir gün gerçekleşeceğini biliyordum. Çünkü sıcağı sıcağına yaşamadığın hüznün, öfken, sevincin, acın hayatının bir anında ayakkabını bağlarken kafasını çıkarıp dik dik bakan komşu gibi beliriveriyor tepende. Bunun olacağını ne kadar bilsem de duygularımı anında yaşayamayan halimden öteye geçemedim. Ama bunu yenmeye yönelik çalışmalarım sürüyor.


Şu zamanlar en yoğun dönemimi yaşıyorum. Güya mezuniyet hediyesi olarak kendime güz dönemi izni verecek tembelliğin dibine vuracaktım. Ama olmadı... Hayat biz planlar yaparken olup bitenlerdir sözüyle dalga geçmemin cezasını çekiyorum sanırım. Ben hayatı planlarken hayat beni öyle bir planladı ki, ilk işim gidip yeni ajanda almak oldu. Sırasıyla telefonumdaki takvimi renklendirdim ve çalar saatimle olan samimiyetim sayesinde kendisi bazen ben kurmasam bile çalar oldu. Sonra bugün oturup dedim ki "Çanakkale seni çok özledim." Düşündüm orayı, orada yaşamayı, kaldığım yurdu, denizini, çayını, rüzgarını... Sonra dönüp İstanbul'a baktım ailemi, odamı, bana sunduğu aktivite zenginliğini düşündüm. Düşünce terazimde ikisi de eşit çıktı.

Özlediğim Çanakkale değildi, hissetmekti.

Anladım ki çevreden bu kadar uyarıcıya maruz kaldığım zaman ne kadar aktif olursam olayım hissedebilme gücüm o kadar zayıf kalıyor. Çünkü yaptığım aktivitelerin sonunda onun üzerine oturup düşünebileceğim, tatlı bir sohbet gerçekleştirebileceğim zaman kalmıyor. Üzerine durup düşünemediğin şeyi de hissedemiyorsun maalesef. Hızlı tüketmek konusunda ahkam keserken o hortumun beni içeri çekmesine fark etmeden izin vermişim. Büyük şehirde yaşarken bu hortumdan kendini koruman imkansıza yakın bir durum maalesef. Nihayetinde yürüdüğün yolda bile sürekli uyaranlara denk geliyorsun. Çevrene baktığında binlerce tabela, insan, ışık ve daha bir sürü dikkatini dağıtan nesne var. Doğal olarak bunlar ve daha fazlası düşüncelerine ateş ediyor ve beyin her ne kadar bedava da olsa kullanamıyorsun.




Sonuç olarak, bu durumun bir sonucu yok. Varabildiğim bir nokta yok sadece biraz iç döktüm bu sefer... Çanakkale'nin yalınlığına labirent şehirden selam olsun. Duvarlara çarpa çarpa Mayıs gibi ulaşır selamım Çanakkale, en tatlı rüzgarların şehri.

10 yorum:

  1. Merhaba blogunuzu bir blog keşif etkinliği sayesinde yeni keşfettim ve takibe aldım ben de bloguma beklerim sevgiler :)
    makyajtavsiyem.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  2. çanakkaleyi bende görmek isterdim..hiç gitmedim..nası gidelim ki,yerimizden bile kıpırdamıyoz :(( avm,ler konusunda da haklısınız..heryer avm dolu..sanki çok zenginiz,hepsini gezcez,alışveriş yapcaz. :)) güzel bir noktaya değinmişsiniz,elinize sağlık..NOT1: Yorumu gönderebilmek için yorum doğrulama çıkıyo..Bazı harfler çoğu zaman okunmuyor ve yorum gönderilemiyor..Bilginiz olsun..Bence yorum doğrulamayı,ayarlar ksımından kaldırabilirsiniz..size kalmış bişey.. NOT2: Sizi diğer blogumuzada bekliyorum..Saygılarımla..

    YanıtlaSil
  3. AVM çok farklı bir şey, insanlar alamasa bile bakarak bir doyum sağlıyor. Bir de ışıklar falan bir an için dışarısını unutturuyor. Sanırım AVM'ler için yetişkinlerin lunaparkı diyebiliriz. İlk fırsatta Çanakkale'ye gitmenizi öneririm ama kışın gitmeyi düşünmeyin rüzgarı çok fenadır. :)

    Uyarınız için çok teşekkür ederim. Yorum doğrulama dediğiniz kısım kelime doğrulaması mı oluyor? Hemen halledeyim de sorun yaratmasın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kusura bakmayın yanlış yazmışım..:(( evet aynen kelime doğrulama..

      Sil
    2. Düzelttim siz söyledikten sonra o sorunu, bilakis teşekkür ederim size ne kusuru.. :)

      Sil
  4. AVM bizim İlçede bile var yaşantımızın vazgeçilmezlerinden oldu ama..yalnız şehirlerin yalnız insanlarının oyalandıkları mekanlar diyorum..Büyük bir eksiklik Çanakkaleyi görmedim..sevgi ve dostlukla..
    bilge-orfe.blogspot.com..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir tanımlama yapıyorsunuz AVM'ler için. Ama maalesef şehir planlamalarında halkın sosyalleşebileceği alternatifler yaratılmadıkça AVM'lerden çıkmayacağız gibi gözüküyor. Bazı konularda AVM olmaması eksiklik olabiliyor, mesela sinema salonu, oyun salonu vs. eksikliği yaşanıyordu Çanakkale'de. Ama esnaflar bu zamana kadar fazlasıyla direnerek AVM'yi engelledi. Şuan durum nedir bilmiyorum. Böyle bir deneyim de yaşadığım için memnun oldum açıkçası. Sevgiler benden :)

      Sil
  5. Ne güzel dedin Aslı, ne kadar fazla uyarıcı o kadar az hissettiriyor.. çok doğru ben en çok denizi izlerken kendim oluyorum mesela... Avm'ler hiç girmeyim o konuya. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'da denizle başbaşa kalmanı engelleyen bin tane uyarıcı var ne yazık ki, en güzel yıllarımı küçük bir şehirde geçirdiğim için kendimi karlı hissediyorum yine de :)

      Sil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya