Kate ALS hastalığına yakalanmış olsa bile kendisiyle hasta olarak ilgilenilmesi onu rahatsız ediyordu. Çünkü hasta oluşu 37 yaşına kadar ince ince işlediği kimliklerini bir sıfır arkada bırakıyordu. O en başta güzel ve asil bir kadındı, iyi bir piyanistti, aşık bir eşti ve vefalı bir dosttu. Tüm bu kimlikleri geçmişinden bu yana varoluşuyla kazanmıştı. Hasta kimliği ise onun yarattığı bir şey değildi. Yani hayatta neye emek verdiysen onunla anılmak istersin. Fakat çevrendekiler bunun böyle olduğunu ancak empati kurabilirlerse anlayabilirler.
Kate'in hayat arkadaşı ona hasta olduğundan beri sanki bir bebekmiş gibi gerektiğinden bile fazla ilgi gösteriyordu. Ona yemek yediriyor, onun temizliğine yardım ediyor hatta uykusundayken yana dönmek istediği her an onu yana çeviriyordu. Filmi izlerken hayatta böyle bir erkek var mıdır acaba diye durup bir soruyor insan. Ama film akışında öyle acımasız bir gerçekle karşılaşıyor ki o zaman bahçeyi şirin gösteren çitlerin güzelliğinin sadece boyasında olduğunu anlıyor.
Bir insana yardım etmek ile onunla empati kurmak arasında büyük fark vardır. Bir insana yardım ettiğinde buna empati gücün dahil olmuyorsa o insanı aslında görmüyorsun demektir. Durum böyle olunca ettiğin yardım, yardımı yaptığın insandan daha somut bir görünüm kazanmaya başlıyor. Filmde de Kate ve kocası arasında da tam olarak böyle bir ilişki doğuyor. ALS öncesinde mutlulukları çevreleri tarafından takdir edilen çiftin ALS sonrasında ilişkileri tepetaklak oluyor.
"Fark ettiğinle değil; seni fark edenle ol."
"Sen, sen değilsin."Sen, sen değilsin şu anda... Çünkü ben oldun. Nasıl mı oldu bu? Çünkü benim yaşadıklarımı gördün acı ya da tatlı... şahit olmaktan öteye gitti bu durum... aslında mükemmel şekilde hissediyordun hissettiklerimi. Öyle bir hissetmek ki bu nefesimin tıkandığı anlarda benimle aynı anda nefes alıp veriyordun. Zaten nefesimin düzeldiğinde de nefesim hariç her şeyim sen oluyordun.
Filmi izlerken bambaşka bir hissiyata kapılıp kendini baş role koyuveriyor insan. Bir an çevresine bakıyor ve kendisiyle aynı anda nefes alıp veren kimsenin olmadığını fark ediyor. Hatta düşündükçe en yakınım dediğin insanlar hal hatır sormadığını fark ediyor. Bir gün nefes almaktan başka bir vasfımız kalmasa bedenimizi kime emanet edebiliriz ki şu dünyada? Kimsenin böyle bir şey istemeyeceğine eminim. En kötüsünün ölmek olmadığına en büyük kanıtlardan biri de belki budur.
Filmde Kate'yi oynayan Hilary Swank 'ın asil duruşu beni de güçlü olmaya itti. Bazı insanlara hastalık hiç yakışmaz ya işte Kate'de öyle dik bir insandı. İş, her halükarda dik durabilmekte..
TRAİLER
Hilary Swank'ın Milyon Dolarlık Bebek filmi aklıma geldi.
YanıtlaSilYine güzel bir filme benziyor, izleme listeme aldım.
Teşekkürler tanıtım için. :-)
Evet film güzel, als hastalığını anlatan böyle başka bir film daha görmedim. Yabancı kaldığımız bir konu o bakımdan da izlenmesi gerekiyor. Ben de Milyon Dolarlık Bebek filmini izlememiştim. Hillary Swank'a hayran kaldım, bu akşam da onu izlemeliyim :)
Sil