25 Nisan 2015

Kedi, ben, dolunay sarılmıştık; Cumartesiydi


Akşamın sessizliğinde, dalgaların karanlığında huzuru tadarken yazmak istersin deli gibi, işte o zaman anlarsın durduramadığın iç sesinin afilli bir hastalığın en hakiki belirtisi olduğunu. Bir kediyle konuşturursun gözlerini, sevgi dilenmenin çaresizliğini paylaşırsın yeşil bakışlarında. Yakında yavrularına kavuşacak bir kedinin yalnızlığı burkar içini, kendini unutuverir dalarsın kelimelerin içine. Kelimeler zaman tüneli gibidir artık, geleceğin tesellisi geçmişin sahtekarlığını mat ederken seni küçük bir inzivayla alıkoyar. 

Hayatının kağıt kesiği misali acıttığı şu döneminde bambaşka ve sersemce bir umut beslersin damarlarında dolaşan. Olmayacak işlerin, olmayacak aşkların koşuşturması ve zevzekliği yorar seni, hissetmeden usulca. Yatağına uzandığında başlar topuklarında karıncalaşmalar... Deli olduğunu yüzüne vuran topuk ağrıların göz kapaklarına acı acı komutlar gönderir. Tam kurtuldum dediğin anda sinsi birer kemirgen gibi gelir hayallerin rüyalarına. Zor kavuştuğun uykundan uyanmak istemezsin de, ne çare, başlamıştır hayat çarkı senin elinde dönmeye.


Dünü düşünürsün, ne çok yemek yediğini, ne çok güldüğünü, şefkati hissettiren o adamı. Bir şiir bu kadar mı iştah açıcı olur karşında duran gözlerin güzelliğiyle? Kimsenin bilmediği bir gökyüzü yakaladığını sandığın o günü hatırlatır birkaç saniyeliğine de olsa. 

Sonrası zaten hep karanlık hep hayal kırıklığı..

Yirmi üçten sonra zorlaşan nefes alışlarınla koşmaya çabalarken, sayısız dalga vurur kıyılarına ve alıp seni girdabına sürükler. Kaç kez vazgeçersin de, içindeki şeytan tekrar ayağa diker seni, durduramazsın.. "Yirmi üç" değil sanki "yirmi güç" hissedersin yılmadığın her saniyede.

Ne büyük klişelerde boğarsın yarattığın eserini, ne küçük sevdalara pay edersin gönlünü.. Kızarsın da kendine, bir türlü son veremezsin işte. Susmaz kelimeler kafanda, yer bitirir beyin hücrelerini, zamanla vücuduna inerler sonrası hep sıradan işte.. Kedinin burukluğu gibi değildir yani, insansındır nihayetinde.. İnsan olmak mükafatı, seni, çıkmazlı bir labirentin göbeğine bırakıp kaçar.

Hala umudun vardır ya, hayret bir şeydir doğrusu. Elbet olacak umut, doğan güneşle yaşadıkça kalp. Ta ki bedenin ruhunun zamanlamasında kaybolana kadar. Ta ki olmayacak bir mucizenin izine rastlayana kadar, ta ki sonsuzluğu tadana kadar.

Ben bunları karalarken günlerden Cumartesiydi. Hava kıştan, kedi kilodan, ben aşktan  nasibimizi almış oturuyorduk. Kedi pek şefkatli bakıyordu. Anne olacaktı, erken tattı anneliğini gözyaşlarımı izlerken. Hayatımın en duygusal dolunayını tatmıştım, yalnızlığımla insanların umursamazlığı arasında kalmıştım. Yalnızlık lüksünü seçmiştim. Pişman değilim. Tüm mümkansızlıklara karşı kedi, ben ve dolunay dalgaların sesinde sarılmış vaziyette oturduk yaklaşık iki saat boyunca. Umut da bizimle doğan güneşi bekliyordu tabi.  Şimdi, yaratılan en tehlikeli, en soyut dünya içinde yitip gitme zamanıdır, dedikçe içten tekmeliyordu.

1 yorum:

  1. Ne güzel yazmışsın öyle..
    Gözlerimle refakat ettim sana
    umarım rahatsız etmedim.

    YanıtlaSil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya