8 Eylül 2014

Kız Çocuğu


İnsan hayatı bu kadar inişli çıkışlı olmasaydı mesela..
Kavga gürültü olmasaydı..
Bir kaba delicesine sığmaya çalışmasaydık..
Farklı kalıplardan çıkıp aynı şekli almaya meyilli olabilseydik..

..?

Bilmem... Heyecanlı olur muydu dersiniz?

Heyecan olmazdı belki ama huzuru çok güzel yakalardık eminim. Huzur içinde yaşamak, tadından yenmez bir durum. Her insana kolay nasip olmaz. Ya kendi ellerinle kazıya kazıya ve yüreğini ufaltarak elde edersin huzuru ya da pes edersin ve o gelir birgün seni bulur. Her iki yol da senden büyük parçalar alır götürür. Kendini korumaya çalışmak aslında anlamsızdır ama bilemezsin.

İşte tam olarak böyle oldu hayatımda. Büyüdüğüm, olgunlaştığım, özgürlüğüme ulaşmaya çalıştığım bir dönem kapandı suratıma. O kadar ani kapattı ki kapılarını suratıma tepkisiz bıraktı beni. Konuşamadım lal oldu dilim, yazamadım çünkü yüzleştiklerim adımlarımı yavaşlatıyordu. Hala da yazamam çünkü yüzleşmek beni sadece geri götürür bundan sonra. Ama ben bu değilim. Bu şekilde dizayn edilmemiş hayata duruşum. Kaybetmeyi erken öğrenenlerin kaybetme korkuları daha az oluyor diğer insanlara nazaran. Acıyı, acı eşiğinin en düşük olduğu zamanlarda tadıyorsun ama bunun bile bir getirisi oluyor belli bir zaman sonra. Bunun bilincinde bir insan olarak geriye bakmamın benim yapıma çok ters olduğunu çevremdekiler iyi bilirler.

Tam bitti gücüm derken kalkıp yine boğuştuğumu çok iyi bilenler, 9 yaşında en sevdiği varlığın elinden alınmasıyla bile hayata sırtını dönmeyen o küçük kızın bir daha hayata çok zor sırtını dönebileceğinin bilincinde olmalılar.

Bir dönem kapanır diğer dönem açılır. Hayat bir şekilde devam eder. Aklımda güzel anılar kalır üzüntüleri çabuk unutur yoluma devam ederim. Geriye tek bir şekilde bakarım, o da güzellikleri görmek için. Kapattığım sayfalarda yazanlar ezberime girmez belki ama hissettirdikleri daima canlı kalır.

Yani kısaca bugünlerde sık söylediğim bir cümlem var: "Dokunulmazlık günlerimdeyim." Her zamankinden daha kırılganım, her zamankinden daha kararlıyım, her zamankinden daha çok sıkılıyorum. Sıkıldığımın bilincine varabiliyorum. İyi ki sıkılıyorum çünkü bu benim deli ruhumu canlandırmama yardımcı oluyor. Deli ruhum ise hayallerimin vazgeçilmez parçası.

Neden yazdığımı çoğunlukla açıklamam ama, birkaç zamandır konuşup anlatmamı bekleyen gözlerle göz göze geliyorum. Hala merak sürüyorsa diye birkaç cümle ile bugünlerde ben...

Ve yine durumu anlatan bir şarkı eşliğinde..






incindim, incitildim derinden 
terkettim kendimi 

tesadüfen karşılaştım içimde 
kendimle yeniden 

bir minicik kız çocuğu bak 
duruyor orada hâlâ 
anlatamam gördüklerimi 
o neşeli çocuğa

artık beni asla yaralayamaz 
hayat eğer istemezsem 
yıllar beni kolay yakalayamaz 
ben durup beklemezsem 

siz yine de incelikli davranın 
benim kadar değilse de 

ben bu yüzden, incelikler yüzünden 
belki daha çok üzüldüm

2 yorum:

  1. Yaşantıların bize etkisi. Kişiliğimizin oluşumu bir nevi karşımıza çıkanlara bağlı aslında. Bence acı olgunluk belirtisidir, neşe ise çocukluk. Hangisine daha çok ihtiyacımız olduğu gerçeği de ruhumuzun beklentilerini oluşturuyordu. Bizi biz yapan bizdik Aslıhan bizi biz yapmayan oranında. Tabi her ne kadar istesen de senden dışarı gerçeklikte oluşumumuzu etkileyen ayrı bir etkendir. O küçük kız çocuğu büyüdüğünde prenses de olabilir cadı da :) Bu biraz şans çünkü bizler yaşadıklarımız kadarız hayatsa yaşayamadığımız.

    YanıtlaSil
  2. Küçük yaşta acıyı tadanlar, büyüdüklerinde neşelenmek için beklentileri yüksek insanlar oluyor ne yazık ki. Bu da onları cadı gibi gösteriyor olabilir bilemiyorum. :) Ben net olarak şuna inanıyorum, herkes mutlaka herhangi bir yaşta da olsa olgunluk verecek acıyı tadacaktır. Bunu çok geç yaşta tadan insanlar daha zor ayağa kalkıyorlar görüldüğü üzere. Tabi bunu savunurken asla demiyorum insan erkenden acıyı tatmalı diye yanlış anlaşılma olmasın. :)

    YanıtlaSil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya