20 Temmuz 2015

"O" adam okusun diye


Yine o hiç sevmediğim lanet yumru baş gösterdi. Ne olurdu benim de diğer insanlar gibi boğazım düğümlense ve bu düğüm yerini hafif bir müzikle gözyaşlarına bıraksaydı. Hiç. Nerede tuhaf melankolik tepki varsa benim hüzünlü anlarımda depreşen genlerime denk gelmiş. Hal böyle olunca bir de en derbeder zamanlarımda, şişen mideme bakıp kilo mu aldın sen diye tepki veren insanların devrik bakışlarını sahte gülümseyişimle atlatmaya çalışıyorum. Hayır işte be ! Keşke kilo alsaydım da sızlamasaydı içimdeki bu bir türlü dışarı atamadığım yumru.

Geçenlerde bir dergide okudum, güçlü kadınların mideleri bir türlü doğrulamaz, ömürlerini bu yolla tüketip hayatla vedalaşırlarmış. Güldüm habere. Güçlü kadından bahsediyorsun ve ömrünü ne yolla yediğini anlatıyorsun. Bu ne yaman çelişki. Gerçekten güçlüyse bir kadın,  kendini yemeyecek öyle sinsi sinsi. Kaybolmayacak vurgunun ardından. Bir eli diğer elini bırakıp bağlamayacak kollarını. Midesine de iyi bakacak aklına da.

Sekiz yaşımdan beri güçlü bir kız çocuğu damgasıyla, kendini sinsice yiyen kadınlardan biriyim bende. Amma velakin insanların gördüğü güç, başarılı bir oyunculuktan öteye gidemedi yıllardır. Ne zavallısın derim kendime aynaya bakıp ağlamaya çalışırken. "Ağlamayı bile beceremiyorsun." Kendine atabileceğin en büyük kazığı atıyorsun. Şimdiye dek kimseye yapmadığın iki yüzlülüğü kendine yapıyorsun.

Şu bir türlü sevmediğim pazar gününü kapatırken gevelemeden sadede gelmek istiyorum.

'O' adam okusun  diye yazıyorum bu sefer.

Sadece okusun ve sussun.

Öncesinde olduğu gibi, sadece sus.

Toprağa karışıp gidenler gibi olmadı senin vedan. Öyle bir kayboldun ki her yeri ateş saldı ve ben ortasında kaldım. Kıyamadım ateşe salmaya güzelim anılarımı seninle birlikte. Yana yana düşündüm ve tek çıkış yolu buldum. Fakat bu çıkış kapısından ikimizin sağ çıkması imkansızdı. Bunu sende çok iyi biliyordun, o yüzden tek bir kelime etmeden çizdin yolunu ve son sözü söyleme eylemini üstüme atıp gittin. Kavrulurken ateşten çemberimin içinde, seninleyken tuttuğum nefesimi içimden verdiğim kocaman nefesle birleştirip havaya saldım. Seni havaya bıraktım yani ben. Kıyamadım gömmeye. Bulutlara çıkmak, toprağa karışmak her ne ise bu tercihi sana bıraktım.

Sonra büyük bir sabırla beni sarmalayan ateşin sönmesini bekledim. Kafamı boşalttım, deli şeyler yaptım, e haliyle delirmeye başladım. Delirdikçe güldüm, güldükçe diğer delileri etrafıma topladım. Hiçbirinin kalıcı olmayacağını bile bile ellerimi uzattım onlara, onlarda havada bırakmadılar ellerimi sağolsunlar. Hiç konuşmadım, ya da konuştum ama hepsi ezbere cümlelerdi. Hatta ilk zamanlardaki kekelememi görsen yaptığın şeyden utanırdın. Açamadım içimi karşımdakilere, çünkü öyle değersizleştirdim ki iç sesimi unutacaklardı zaten her bir kelimemi teker teker. Zaten cümlelerimin öznesine bir türlü ısınamamıştı içleri. Sıkmadım, kıyamadım, benimleydiler ve aklımı yerinde tutmaya çalışıyorduk.

Başardık...

Müteşekkirim.

Şimdi gelmemelisin, konuşmamalısın, takip bile etmemelisin beni. Tekrar çıkmamalısın karşıma teklif etmemelisin, teklifi bile korkutur beni anlyor musun? Korkuyorum. Seni gömemedim ki ben havada bıraktım. Zamanla savrulup gidecekken ters rüzgar üstüme yapıştırmasın yine seni. Kalbim daha kaç kere çarpıp, kaç kere durur? Kaç kere inanıp, kaç kere unutabilir? Yok, dayanmaz artık.

Görme beni rastlama bile. Vicdanını rahatlatma, gözlerimdeki ışığım kaldı bir tek onu da alıp gitme benden. Senin vefasızlığını benim aşırı vefa düşkünlüğüm silip gidecek diye sinsice sokulma bana. Biliyorsun, iyi değil senin niyetin. Ne sen huzurun mavisisin artık, ne de ben sana körü körüne kanan güvercinim.

Korkuyorum, sancılarım baş gösterdi yine. Geri dönmeyi istemeyen mesajların bile korkutuyor beni, savunmasız bırakıyor. Benim güçlü olduğuma sadece kazık attığın zamanlarda inandırdın kendini. Şimdi güneşin doğuşuna yakın bir uyku arasında düşün geçmişimizi, bilirsin ya her halimi ^^ hatırlarsın belki gözyaşlarımı.

Anlamsızlıkların içinde boğma beni, yaşamak istiyorum yeni doğmuşken ve iyi insanlara rastlarken hala. Sende sal beni havaya, ne nefretle ne sevgiyle bırak nefesini, kaybolup gideyim nötr bir esintiyle. İz bile kalsın istemiyorum senden bana. Bir tek ayaklarını unutmayacağım bilmek istersen.

Sadece bırak benimle tuttuğun nefesini ve kendinle hesaplaş.

Böyle arafta kalarak;

NASIL BENCİLCE DAVRANDIĞINI ASLA GÖREMEYECEK VE ÖNCE MİDEMİ YİYECEK SONRA ÖMRÜMÜ EN SONUNDA GEÇMİŞİMİ YİYECEKSİN.

Yapma.. Sende sal beni havaya... Altı üstü üç günlük dünya zaten.


7 yorum:

  1. Neden unutulamayanlar bir tek ayaklar ki acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) eller deseydim sorgulanmayacak bi durumla karsi karsiyayim

      Sil
    2. Ayakları seçmekteki amaç sorgulanmaktı o zaman ;) kaldı ki sorunun cevabını da hala alabilmiş değiliz

      Sil
    3. Bir seyi sevip sevmemek tercih meselesi olmadığı gibi sorgulanmamak adına gercegi gizlemek de benim tercihim degildir :) bazi sevdigimiz şeylerin sebepleri olamiyor ne yazik ki sevgili okur

      Sil
  2. Efenim;
    O adam ben olmadığıma göre okuyup susmamın da bir anlamı yok ki ne suscam. sıra bana mııı gelsin diye susayım? Yok susmaya sustum sonraki yazı yorumunda titreye titreye yorum mu yazılır. Şimdi bile bir yazdığımı on kere silip yazıyorum bak arkamdan yaklaşıp kese kağıdı patlatma küserim.
    Zaten bu yorum da nasıl zırva nasıl kendini bilmez bir cümle yığını oldu , sen siteyi aptalların ulaşamayacağı bir yerde sakla bence.
    gittim.
    dıgıdık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kese kağıdı patlatmaya nefesim yetseydi klavyeyi incitmezdim. Fazla romantik oldum yazıyı açınca bile. Bişey dicem biraz zırva pamuk şeker gibi geldi. Burda kalsana?

      Sil
  3. kalamam ama sık sık gelirim. gelirken ne istiyorsan liste yap gönder :)

    YanıtlaSil

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya