http://www.faust-istanbul.com/ |
Yazan ve Yöneten: Haydar Zorlu
Oyuncular: Haydar Zorlu, Aykut Korhan Varol, Burcu Ertürk Kılıç
"Faust ve Don Juan İstanbul sahnelerinde. Sadece bedensel-duygusal haz için çabalayan Don Juan ve bu tür ihtiyaçları aslında bir zaaf olarak reddeden Faust arasındaki fikir çatışması, İstanbul un ilk Türk ve Alman tiyatrosu olan SanatOdası/KunstRaum un iki oyununda, Faust ve Don Juan Efsanesinde, işlenmektedir.
Don Juan, uşağı Leporello yu yanına alarak Roma ya gider ve orada İspanya Büyükelçisi Don Gusman ın kızı Donna Anna ya aşık olur. Donna Anna ise, Don Juan ı sevmesine rağmen, görünüşü kurtarmak adına aristokrat bir aileden olan Don Octavio ile evlenmeyi tercih eder. Aşk geçicidir, sadakat ebedi sözleriyle Don Juan ı reddedince ortalık karışır.
Modern çağın Avrupa kültür tarihi iki mit veya efsane ortaya çıkarmıştır. Biri Kuzey Avrupa nın Faust u, diğeri ise Güney Avrupa, yani Akdeniz in Don Juan ıdır. Fransız Devrimi nin öncesinde ortaya çıkan bu her iki kahramanın, daha doğrusu her iki rakibin, birbirlerine benzemelerinin sebebi arzularında sınır tanımamalarıdır."
30 Ekim 2014 akşamı Barış Manço Kültür Merkezi'nde sanatçı Haydar Zorlu, sıra dışı yorumuyla Güney Avrupa'nın Don Juan'ını sahneye taşıdı. Sanatçının solo performans olarak gerçekleştirdiği Faust seyircinin büyük ilgisini çekmişti ve dolayısıyla Don Juan Efsanesi'nin beklentisini arttırdı. Görülene göre Zorlu, Faust için kendini ne kadar adadıysa, aynı şekilde emeğini Don Juan Efsanesi'ni yazarken eksik etmemişti.
Geçmişten günümüze bir çok versiyon ile gösterime sunulan Don Juan adına, Zorlu sayesinde güçlü bir versiyon daha eklendi. Sanat adına böylesine güçlü bir adımın Türkiye'den atılmış olması gerçekten gurur verici. Don Juan adına ortaya konmuş diğer versiyonların yanında Zorlu'nun bu versiyonunu izleme fırsatı yakaladığınızda büyük bir ezber tabusunun yıkıldığını göreceksiniz. Türk tiyatrolarında tekrar ve ezbere dayanan senaryolara gözlerini kapatan Don Juan Efsanesi seyirciye yeni bir bakış açısı kattı.
Yüzyıllardır ezber halinde dillerden düşürülmeyen efsanelerin yeni çözümlemeleri ile bizi tanıştırması tiyatronun en sevdiğim özelliklerinden birisidir. Zaten sanat adına önemli olan da budur. Tekrara düşen eserleri sahneye koymak, günümüzün hızlı tüketim dünyasında onların kaybolup gitmelerine neden olacaktır. İşte benim için oyunun en önemli özelliği de aşılmaması gereken sınırları göz ardı etmeden yenilikçi bir tutum ile kurgulanmış olmasıdır. Yani Don Juan'ın tüm gizil özelliklerinin diğer karakterlerdeki yankısını izlediğinizde, onun hakkında bildiğiniz yüzeysel aktarımlı varoluşsal özellikleri tekrar gözden geçirmeniz gerekebilir.
Sahne
Don Juan Efsanesi, Faust gibi solo bir performans değildi. İlk gösterimini gerçekleştirmesine rağmen sahnede her yönüyle karakterleri üstlerine geçirmiş ve sonuna kadar hakkını veren üç kişilik dev bir kadro vardı. Evet dev bir kadroydu çünkü oyunda var olan karakter sayısı üç ile sınırlı değildi. Aksine Don Juan, Don Juan'ın Babası, Leporello, Lisette, Donna Anna, Don Octavio başta olmak üzere birçok karakter vardı. Karmaşık gibi gözüken bu karakterin örgüsü, izlerken farkına bile varılmayacak şekilde oluşturulmuştu. Öyle zekice örüntülenmişti ki karakter geçişleri esnasında seyirciye göz bile kırptırmadı.
Sahne dekorunun sadeliğinde gizli bir iddiası vardı. Bu iddia performansta gizliydi. Sahneyi dekorla kalabalıklaştırmaktansa seyircinin yaratıcılığını kullandırarak onu hikayenin içerisine çeken bir yöntem uygulanmıştı. Böylece seyirciye hikayenin içerisinde dokunabileceği bir alan olduğunu hissettiriyordu. Faust'u izledikten sonra tanıştığım bu tarzı seviyorum. Çünkü bu sayede sahne, yaratıcılığımızı sınırlayan bir kutu olmaktan çıkıp kendi hayal dünyamızı gerçekleştireceğimiz arka bahçemiz oluyor.
Kostüm seçimleri ise efsaneyi evrensel atmosfere taşıması açısından günümüze daha yakın ve karakterlerin özelliklerine uygun olarak seçilmişti. Don Juan 1600 yıllarının karakteri olmasına rağmen evrensel boyutta insan onu içinde yaşatır. Uygarlaşma ile birlikte insanın davranışlarında meydana gelen değişimler, Don Juan yanının tehlikeli gibi gözüken özelliklerini gölgede bırakmış ama tam anlamıyla fakat silememiştir.
Donna Anna'nın kostüm seçimi aşkın karşısında kadının saflığını temsil etmesi açısından doğru bir karar olmuştu. Müzik için Mozart'ın tercih edilmesi yerindeydi. Mozart'ın içinde hüznü de barındıran coşkulu eserleri Don Juan Efsanesi oyununu dramını kırarak onu komediye yaklaştırmasına yardım ettiğini düşünüyorum.
Karakter Analizi
Don Juan
Don Juan'ı bilmeyenimiz kalmış mıdır? Karakterinin çok yönlü anlatımları olduğu gibi tüm anlatımların ucunun kapalı bir kapıya çıkması tesadüf değildir. Çünkü Don Juan varoluşsal bir kaygıyı içerisinde taşır. Bu kaygıyı özellikle iki yönlü vurgulayan taraf mevcuttur. Bir taraf Don Juan'ın uslanmaz bir çapkın olduğunu diğer taraf ise Don Juan'ın varoluşsal arzusunun peşine düştüğünü bu yüzden her kadında kaybettiği parçasını bulmaya çalıştığını savunur. Oyunda Don Juan'ı başta Leporello olmak üzere, geçmişte bıraktığı kadınlardan, babasından, Donna Anna ile yüzleşmesinden, Faust'a göndermelerinden, sonunu göremediği yola girebilme cesaretinden tanıyoruz. Diğer baş karakterlerden daha az sahnede var olarak bizi yürüdüğü yolların doğruluğuna ikna etme iradesi yüzünden kendi adıma onun fazlasıyla güçlü bir karakter olduğunu düşünüyorum.
"Kim bu Don Juan biliyor musunuz? Avrupa'da herkes biliyor, binlerce kadını nerede, nasıl baştan çıkardığını ve yüzlerce erkeği nasıl öldürdüğünü hiç korkmadan utanmadan çekinmeden adını vererek not etmiş."
Leporello
Leporello, Don Juan'ın hizmetkarıdır ve efendisinin yaptıklarına ne kadar karşı olsa da bunu ona söylemeye cesaret edemez. Nereden mi biliyorum? Çünkü bizzat seyirciye kendisi anlatıyor. Efendisi hakkında dışa vuramadığı sitemi oyun sırasında onu öyle hallere sokuyor ki o sahnelerinde Don Juan efsanesinin dramı bir kırılma noktasına giriyor ve seyircide gülümsemelere neden oluyor. Bu gülümsemenin sebebinin birazda seyirci ile alakası olduğunu düşünüyorum. Çünkü toplum olarak statüyü benliğimizin derininde hissettirilerek büyütülüyoruz, öncelikle aile büyüklerimize sonrasında öğretmenlerimize ve sonunda patronlarımıza saygı adı altında büyüttüğümüz korkularımız yüzünden fikirlerimizi açıkça iletemiyoruz. Şimdiden eminim ki seyirci Leporello'yu izlerken kendinden bir şeyler yakalayacağı için onu çok sevecektir.
Leporello'nun başka bir özelliği daha vardır ki oyun esnasında usulca söylediği şu cümlesi ile açık verir.
"Efendim, eğer mümkün olsaydı, bende sizin gibi olurdum!"
Leporello efendisi hakkında yakınırken aslında onun gibi mi olmak istemektedir? Peki neden olamamaktadır? Leporello olmak istediği kişi olamıyorsa buradaki sorun nedir? İşte tüm bu soruların cevabı seyircide farklı cevaplar uyandırmaktadır.
Donna Anna
Donna Anna onuru aşktan üstte tutan bir kadındır. Veya mantıksal bir çözümleme yoluna gittiğimizde; Donna Anna onurunu aşktan korumaya çalışan bir kadındır. Tüm kadınlar onurunu korumak ister. Öyleyse tüm kadınlar Donna Anna'dır. Böyle diyorum çünkü bir kadın olarak o sahnedeki kadın aslında bendim. Tabi böyle hissetmemde oyuncu Burcu Ertürk Kılıç'ın performansı çok etkili oldu. Bir kadın içine düşmemesi gereken bir aşka düştüğünde tüm bedenini sessizliğe gömer. Çünkü o sırada mutlaka üstlenmesi gereken başka büyük sorumlulukları vardır. Aşka düştüğünde sadece gözlerine sözünü geçiremez kadın. Oyuncunun performansı sayesinde, Donna Anna'nın içinde bulunduğu yangının üzerinde yarattığı etkiyi seyirciye çok güzel yansıttığını düşünüyorum. Özellikle Don Juan ile dans ettiği sahnede her iki oyuncunun da beden dilinin zenginliği ile aşkı sunmaları çok hoş bir ambiyans yarattı.
Anna'yı izlerken şöyle düşündüm. Kadınlar Don Juan'ın eksik yönünü tamamladıklarını düşünüp onun tutkunu olurlardı. Peki Donna Anna, aşık olduğu bu adamda hangi eksik yönü keşfetmişti?
"Sadakat ebedidir, aşk geçici... Sadakat ebedidir, aşk geçici.
Anna'yı izlerken şöyle düşündüm. Kadınlar Don Juan'ın eksik yönünü tamamladıklarını düşünüp onun tutkunu olurlardı. Peki Donna Anna, aşık olduğu bu adamda hangi eksik yönü keşfetmişti?
"Sadakat ebedidir, aşk geçici... Sadakat ebedidir, aşk geçici.
Ebedi olan kazansın!"
Don Octavio
Don Juan nasıl aşkın en tutkulu haliyse, Don Octavio'da insanın gözünü kırpmadan kendini teslim edebileceği güven ve sadakati barındıran bir karakter. Donna Anna'ya çocukluğundan beri aşık olan Don Octavio, Anna'nın babasının da gönlünü fethederek düğünlerinin gerçekleştiği gün için sabırsızlanmaktadır. Donna Anna ile olan diyaloglarında sadakatinin en yalın halini ona göstermektedir. Ama ne yazık ki sevdiği kadının başkasına aşık olduğunun farkında değildir. Bence Don Octavio bunun farkında olsaydı bile kendine olan güveni kaybolmayacaktı. Çünkü karşısındaki kadını çocukluğundan beri tanımasının bir avantajı vardı, onun zayıf noktasını bilmek gibi.O, Donna Anna'nın onuruna ne kadar düşkün olduğunu bilir ve bu yüzden adını kitaplara kötü sonlarla yazdırmış bir çapkına yar olmayacağı düşüncesinin rahatlığındadır.
---
Oyunda ucu açık bırakılan ince çizgiler olduğundan birkaç nokta üzerinde çelişkide kaldığım oldu.
Don Juan mı kadınlara aşık bir karakterdir yoksa kadınlar mı Don Juan gibilere aşık olur?
Bu ikilem bizi bir bütüne götürür. Açıklamam gerekirse; kadınlar Don Juan'ın yıllardır arayıp bulamadığını kendilerinde bulduğunu düşünerek aşka kapılır. Don Juan ne kadar aşka aşık ve hazlarının peşinden giden bir karakterse aslında göz ardı edilen bir şey vardır ki kadınlar da varoluşsal bir haz olan, anaçlığının, doğurganlığının, beğenilme duygusunun peşine düşmektedir. Fakat kadını bu tehlikeli tutkudan bir adım geri tutan şey güçlü görünüşünün ardındaki zayıflığıdır. Kadın zayıftır çünkü erkek bir kadının eline doğar ve onun tarafından büyütülür. Dolayısıyla erkek kadının en zayıf noktalarını öğrenerek büyür. Bu durumun yol açacaklarından korkan kadın mantığını kontrol edemeyeceğini bilir aşk duygusuna kapılmaktan kendisini alıkoyar. Kadın aşk ve sadakatin yan yana yürüyemeyeceği bu tutkulu yola asla çıkmayacaktır.
---
"İnsan sevdiğiyle birlikte olur, ama zengin ve nefret ettiğiyle evlenir."
Don Juan mı kadınlara aşık bir karakterdir yoksa kadınlar mı Don Juan gibilere aşık olur?
Bu ikilem bizi bir bütüne götürür. Açıklamam gerekirse; kadınlar Don Juan'ın yıllardır arayıp bulamadığını kendilerinde bulduğunu düşünerek aşka kapılır. Don Juan ne kadar aşka aşık ve hazlarının peşinden giden bir karakterse aslında göz ardı edilen bir şey vardır ki kadınlar da varoluşsal bir haz olan, anaçlığının, doğurganlığının, beğenilme duygusunun peşine düşmektedir. Fakat kadını bu tehlikeli tutkudan bir adım geri tutan şey güçlü görünüşünün ardındaki zayıflığıdır. Kadın zayıftır çünkü erkek bir kadının eline doğar ve onun tarafından büyütülür. Dolayısıyla erkek kadının en zayıf noktalarını öğrenerek büyür. Bu durumun yol açacaklarından korkan kadın mantığını kontrol edemeyeceğini bilir aşk duygusuna kapılmaktan kendisini alıkoyar. Kadın aşk ve sadakatin yan yana yürüyemeyeceği bu tutkulu yola asla çıkmayacaktır.
---
Seanslar
DON JUAN 2. Oyun Türkçe 02 Kasım 2014 Pazar Saat 15.30 Barış Manço Kültür Merkezi, Moda
DON JUAN 3. Oyun Türkçe 15 Aralık Pazartesi Halis Kurtça Kültür Merkezi, Kadıköy
DON JUAN 4. Oyun Türkçe 23 Aralık Salı Saat 20.30 Caddebostan Kültür Merkezi, Caddebostan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.