4 Eylül 2014

Anne-Baba ve Çocuk Etkileşimi Üzerine: (0-2, 2-4 Yaş Aralıkları)




İki göz yaşı akıttık..

Bir nefes ile ödüllendirildik..

Ve gözlerimizi açtık...





İşte karşımızdaydı bize tedirgin bakan ikişer çift göz. Ne kıymetli hissetmemiz gereken bir yerdeydik ama kafamızı bile dik tutamıyorduk... Hoş gelmiştik dünyaya ve iki yetişkin çocuğun kollarına. Hıçkırıklarımız kulakları tırmalıyordu tabii ama tenimiz ile avutuyorduk tüm verdiğimiz rahatsızlığı. Görüp duydukları her ne ise daha önce karşılaşmadıkları bir mucizeydi çünkü.



İlk gülüş,

İlk göz kırpış,

İlk adımlar,

Ayaklarımızla karşılaştığımız o ilk andaki şaşkınlığımız ve ardından gelen hıçkırıklar...

Aman Tanrım! Neydik biz? Dünyaya bizden önce böyle nadide bir parça gelmemiştir kesinlikle. Şu iki yetişkinin hallerine bir bakın...


Bir bakın...



Baktınız mı?

Yani, siz hiç o küçük görünen ama aslen kocaman olan varlıktan gözlerinizi alıp kendinize doğru baktınız mı?

Şu mucizeyi hayata getirmeye karar verdiğinizden beri aynaya baktığınızda karşınızda anne ve babadan başka bir şey gördünüz mü?

Ben çoğu cevabın hayır olduğunu hissedebiliyorum. Nereden bilirsin sen diyecek olursanız, ucundan kenarından yaşadığım toplumu tanırım ben diyebilirim.

Hayır cevabını veren anne babalar sizlerin çocuğunuz ile ilgilenmek konusunda mükemmel olduğunuza o kadar eminim ki...

Ama ben, anne baba kimliğinin yanında başka kimliklerini de yaşatan hatta kimliklerini kenara bıraktığında baş başa kaldığı kişiyle barış içinde olan kişilerden bu konuda daha çok emin olduğumu söylemeliyim.

Çocuk gelişimi hakkındaki yazılarıma başlamadan önce dünyaya gelecek bebeğin her anlamda sağlıklı bir birey olması için öncelikle ebeveynlerin yaşam tarzlarını tam anlamıyla değiştirmemesi gerektiğini savunuyorum. Özetle geleneksel Türk ailesinde bebek dünyaya geldiğinden itibaren çalışan anne eğer çalışma hayatının içindeyse işten çıkar ve bir anda hayattaki tüm sorumluluğu anneliği olur. Bebeğin ilk aylarında bu çok normal karşılanacak bir tavırdır. Fakat bu durumun üstünüze yapışması sizi hayata karşı zayıflatacak, kendinize olan güveninizin azalmasına neden olacaktır. Çoğu annenin, "Çalışsam ne olacak? Zaten çocuğuma bakacak kimse yok. Çalışıp bir bakıcıya veya bir kreşe tüm maaşımı verdiğimde çalışmadığım zaman ile maddi durumum aynı olacak. Bu yüzden çalışmaya gerek yok." diye düşündüğüne eminim. İlk zamanlar fark edilmeden geçiştirilen bu karar zamanla hayatla iletişimde tıkanıklıklara yol açacaktır. Unutmayın, kendinizi sosyal hayattan soyutladığınız her gün, bir sonraki günü verimli geçirmeniz için önünüze zorluklar çıkaracaktır ve sonuç olarak çocuğunuza ayıracağınız zamanın ve iletişimin kalitesinde azalma olacaktır. Bütün gün çocuğunuzun yanı başında olmakla ona faydalı olduğunuz yanılgısına düşmenizi istemem. Çünkü çocuğunuza ayırdığınız 2 saat kadar kısa süren ama verimli geçen zaman dilimi, bütün gün ona hiçbir şey vermeden yanı başında geçirdiğiniz zaman diliminden daha faydalı olacaktır. Bu açıdan düşündüğümüzde ebeveynlerin çocuğa yönelik verimliliğini artırması için aynı zamanda kendine yatırım yapması gerekmektedir.



0-2 yaş aralığına bir bakış..

Çocuğun gelişim süreci, dünyaya geldiği ilk andan beri hem maddi hem manevi anlamda götürüsü olan yıpratıcı bir dönemdir. (Kısa süreliğine manevi getirileri tenzih ediyorum izninizle.) Zaten manevi getirileri olmasa içinden çıkılmaz bir duruma sürükleyecektir bakım süreci ebeveynleri. Bir çocuğu dünyaya getirmek onu sağlıklı düşünen ve sağlam birey olarak yetiştirmek her yiğidin harcı değildir. İlk zamanlar yani bebeğin iskelet sistemi henüz sağlamlaşmamışken her zor anında yanında biten ebeveynler, hepiniz mükemmel derecede sahiplenme duygusuna ve sabra sahip insanlarsınız bu yadırganamaz bir gerçektir. Emzirdiniz, kucağınızda gezdirip bebeğinizin işaret ettiği her yere onu götürdünüz, tuvalet ihtiyacında her zaman yardımına koştunuz, pamuk cildini her daim tertemiz tuttunuz ve saymakla bitmeyecek bir ton hizmette bulundunuz ona karşı.. Peki sizlerin gösterdiği bu sınırsız özveriyi bebeğinizin hatırlayacağını biliyor muydunuz? Buna şaşırdınız belki ama siz tüm bu yaptıklarınızla bebeğinizdeki güven duygusunun büyük bir temelini atmış oldunuz. Kişiliğinin ilk gelişim sürecini büyük bir güven aşılayarak başlattınız. 0-2 yaş yani tam iki sene boyunca bebeğinizin sizi yorması boşuna olmadığı kanısına gönül rahatlığıyla inanabilirsiniz. Bir düşünsenize, yetişkin insanların bile karşıya güvenme süreci yıllar alabiliyor. Dünyaya yeni gelmiş savunmasız bir yavrunun 2 seneden az sürede güvenebileceğini düşünmek anlamsız olurdu dimi? Tüm bu anlattıklarım sonrasında 0-2 yaş döneminde ihtiyaçları karşılanmayan ve ilgisiz bırakılan bebeklerin ise çevresine karşı büyük güvensizlik yaşayacağı konusunda hemfikir olabiliriz. Örneğin yetimhanelerde bakılan bebeklerin gün boyunca hareketsiz ve tepkisiz şekilde bırakılıp sadece temel ihtiyaçları karşılandığından dolayı büyüme çağında insanlara karşı güven sıkıntısı yaşadığını gözlemlemekteyizdir. Bebeklerin karşılarında bir etki olmaması yüzünden tepkilerinin gerçekleşmemesi ve yattıkları yerden tek hareket ettirdikleri duyuları gözleri olduğundan reflekslerinin diğer bebeklere oranla az oranda ve yavaş şekilde gelişmesidir.


2-4 yaş aralığına bir bakış

        Çocuğunuzun ilk adımları sizde ne kadar büyük heyecan yaratmıştır değil mi? Öyle ki kimsenin bunu anlayamayacağını düşünürsünüz. Nitekim haklısınız da! Çünkü her insanın yaşadıkları ve gördükleri üzerine duydukları heyecan çok farklıdır. Fakat dikkat etmeniz gereken bir şey var; çocuğunuzun size yaşattıkları doğrultusunda vereceğiniz geri bildirimlerinizin ölçüsü çok önemlidir. Çocuğunuz artık 2 yaşını geçmek üzeredir ve nereye isterse oraya gitmekte ne söylemek isterse onu söylemekte özgürdür! Bu özgürlüğe sizin sayenizde ulaşmıştır. Çocuğunuzun özgürlüğü, anne baba olarak ilk zaferinizdir. Şimdi tek yapmanız gereken bu özgürlük karşısında eski sahiplenici tavrınızı bir adım geriletmek olacaktır. Çocuğunuz özgürlüğünü, yeni başarılar kazanmak, yüzünüzdeki heyecanı görmek ve içten bir "Aferin!"i tekrardan duymak için kullanacaktır. . Sizin gözünüzdeki takdiri yine ve yeniden keşfetmek adına yeni yeteneklerini geliştirmek isteyecektir. Bu süreçte yanlışlar da yapacaktır elbet. Hata yapmasından ve zarar görmesinden ne kadar korktuğunuzu tahmin edebiliyorum. Buna hazırlıklı olmanızın tek yolu yaşamsal tehlikeleri çocuğunuzun bulunduğu sınırların ötesine itelemektir. Bırakın bu dönemde birçok zafer kazansın çocuğunuz. Bırakın çocuğunuzun kontrol merkezi sizin kontrol merkezinden bir tık önde olsun. Bu konu çocuğun özerklik duygusunu geliştirmesinde büyük önem taşımaktadır. 18 yaşına geldiğinde onu kendine güvenen, ayakları yere sağlam basan, kafasındaki düşünceleri su gibi anlatan birey olarak hayal ettiğinize eminim. Kim istemez ki değil mi? O zaman bırakın özerklik duygusu gelişsin. Bunun aksinin yaşanması halinde, çocuğunuzda büyük oranda utanç duygusu gelişecektir. Yıllar sonra öğretmeni, çocuğunuza bir soru yönelttiğinde, onu başını öne eğik gevelerken hayal etmediğinize eminim. Çocuğun karakterinin gelişimiyle paralel oluşan bu utanç duygusu, çocuğunuzu yetişkin yaşlarında, doğru bildiklerini bile anlatamayacak duruma getirecektir.



Katkılarınızı ve konu hakkında yaşanmış örneklerinizi paylaşmanız dileğiyle...
Çocuk gelişimi ve aile hakkındaki yazılarımın devamı gelecektir...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya