8 Kasım 2014

Yaşamaya Dair | Bursa Cezaevi'nden Mektuplar

NAZIM HİKMET’ten Uyarlayan ve Yöneten
GENCO ERKAL
Müzik: 
Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk, Timur Selçuk
Oyuncular:
GENCO ERKAL
TÜLAY GÜNAL*




Trump Towers Gösteri Merkezi 4 Kasım günü sahnede devleri ağırladı. Nazım Hikmet'i yaşatan Genco Erkal ve Nazım'ı aşkından hiçbir şey kaybetmeden bekleyen karısı Piraye'nin iç dünyasını yansıtan Tülay Günal sayesinde tiyatro salonu adeta uyanışa hazırlanan mahkumlar ile doldu.  


Genco Erkal tarafından uyarlanıp yönetilen bu müzikli gösteri ağırlıklı olarak Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nden saat 21.00 sularında Piraye'ye yazdığı mektupları ele alıyor. Mektuplarında karısına, çocuğuna ve vatanına olan hasretini yansıtan Nazım Hikmet'e Genco Erkal müthiş bir tutku ile can veriyor.

Aşmış oyunculuk yeteneği ve yılmadan ayakta tuttuğu tiyatrosu ile büyük ustayı sahnede izlerken Nazım ile arasında kurduğu büyük bağa şahit olacaksınız. Bu güçlü bağ, Nazım'ın duvarların içinden verdiği hürriyet kavgasını,  Genco Erkal'ın duvarların dışına yansıtması ile kuruluyor.  Tülay Günal ve Genco Erkal, Nazım'ın eşsiz dizelerini seslendirirken seyirciyi günümüz dünyasının palavralarından arındırıyor ve adeta Nazım'ın kanını seyircinin damarlarında dolaştırıyor.


Mükemmel oyunculukların yanında sahne dekoru ve müziği ile "Yaşamaya Dair" görsel ve işitsel olarak yoğun bir duygu atmosferi oluşturuyor. Nazım ve Piraye'nin  bir bütün oluşunu duru bir uyum ile dile getiren kostümlerin tasarlayıcısı Özlem Kaya harikulade bir iş çıkarmış. Nazım'ın zamana paralel olarak gittikçe kendisini saran kolları, onun hürriyet yolunda yalnız bir savaşçı oluşunu ve şiddetli şekilde çaresiz bırakılış hikayesini seyirciye geçiriyor. Işık, sahne tasarımı ve koreografisi ile cezaevinin aklı zorlayan karanlığını ve tutuklu yakınlarının zindana dönüşen hayatlarını görsel boyutta başarılı bir şekilde yansıtan Yiğit Özatalay, Yüksel Aymaz, Sernaz Demirel gerçekten büyük bir titizlikle çalışmış. Ve oyunun en önemli özelliklerinden olan müzik, Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk, Timur Selçuk dokunuşuyla şiirlerin yaşanmışlıklarını tazeliyor. Viyolonsel(Deniz Doğangün) ve piyano(Yiğit Özatalay) dünyada hiçbir şiire Nazım'ınkiler kadar yakışmamıştır diye düşünüyorum.

"Yaşamaya Dair"i izlerken insan, "Ah be Nazım" diyor .. Ne sıcaktır senin bize uzaklardan bakan gözlerin, hasretlik çeken yüreğin ve sevdanı kalemine götüren ellerin. Sol göğüs kafesinin altındaki adeta bir al elmadır, hem  öyle bir elma ki koparıldığı ağacın köklerine sımsıkı bağlanmış. Çürümüyor, aksine yasaklandıkça kırmızılaşıyor, büyüyor ve içine çekiyor köklerin sarmaş dolaş olduğu toprağını, güneşini, suyunu...



Nazım duvarların içine hapsedilmiş de olsa ruhunu dışarıda gezdiren ve aklın sınırlarını zorlayarak duvarların dışında yaşayabilen farklı yeteneğe sahip bir şair. Tüm varlığı, vatanı, çocuğu, karısı yasaklanırken Nazım'a, o yaşatıyordu kafasında Piraye'nin güzel sesini, ateş bakışlarını hatta Kadıköy'e vuran dalgaları bile. Nazım büyük bir devrimi o duvarların içerisinden gerçekleştiriyordu aslında. Yürek devrimiydi bu!  Ruhunu dışarıdan seyrederken, direnci daha bir artıyordu sanki Nazım'ın ve "düşmana inat" diyordu "bir gün daha fazla yaşamalı!".

Piraye ile Nazım birbirlerine kilometrelerce uzaktan da güç veriyorlardı. "Böyle bir günde isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nazım Hikmet'in karısı!" Bu dizeler sayesinde Nazım'a hiç azalmayan ve yıllara meydan okuyan bir aşkla bağlanan kadının dik duruşunu zihnimizde canlandırabiliyoruz. "İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek." Ve bu dizelerle anlamlanıyor Piraye'nin sabrı ve sonsuz aşkı.


Bileti elime aldığım ilk günden beri heyecanımı zirvede tutan ve el sallayışını gördüğüm an edilmemesi gereken bir vedaya hazırlandığım, tekrar izlemek ne kelime tekrar yaşamak istediğim, cezaevinde Nazım'ın “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin.” dizeleriyle ortaya koyduğu kavgasında onun yüreğinin yanında olabildiğim, beni toprağımın kokusuna duyarlı kılan bu müzikli gösteriyi hazırlayanlara ne kadar teşekkür etsem de az kalır.

Yaşamda geç kalınmaması gereken anlar vardır. "Yaşamaya Dair: Bursa Cezaevi'nden Mektuplar" da kesinlikle o anlardan biri. Her özel anın bir baş mimarı vardır. 'Yaşamaya Dair'in değerli mimarı usta oyuncu Genco Erkal'dır. Zaten başka kim olabilirdi ki? Bir başka eseri olan Sivas'93 'ü izlediğimden beri üzerimden atmak istemediğim uyanış hali Yaşamaya dair ile tekrar kendisini gösterdi. Ülkemizde Genco Erkal'lar olduğu sürece toplumsal yaralarımız hafıza ile oynanan ufak oyunlar ile yitip gitmeyecek. Tek ihtiyacımız olan bu şansa sahip olduğumuzun farkına varabilmek.

Tiyatro Takvimi için Tıklayın






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yorumlarınızı beklerim.

Recommendations by Engageya