Yönetmen: Hayrullah Eker
Görüntü Yönetmeni: Berk Kusbeygi
Yapımcı: Murat Demirbilek, Hayrullah Eker
Senaryo: Erkan Uzdur
Oyuncular: Özenç Eren Yelçi, Ahmet Şahin, Sadık Baybure
Konu: İsmail başarısız bir yazardır. Hayatından bir beklentisi kalmamış ve intihar etmeye karar vermiştir. Bu planını gerçekleştirmek üzere tam kendini asacakken kafeste beslediği kanaryası ötmeye başlar. İsmail kendi canından vazgeçmiş olmasına rağmen bir canlının kendi yüzünden aç ve susuz kalıp ölecek olmasını kabullenemez ve kuşuna bakabilecek birilerini bulmaya koyulur. Kimse tarafından sahiplenilmeyen kuş ile İsmail arasında bir bağ oluşacaktır.
Üretmek, bir eser ortaya koyma arzusu ve anlaşılmak...
İnsanın tarih boyunca süregelen kendini gerçekleştirme isteği, kimi zaman yolundan sapar ve aklın sınırlarını zorlar. İşte İsmail'in "son" çaresinde dile gelen "tutunma" mesajı ve bu etkileyici kısa filmin hikaye yaratıcısı ve yönetmeni Hayrullah Eker ile kısa bir söyleşi...
"Tutunmak" filmini kaleme alırken hikayenizin beslendiği kaynak ne oldu?
Sait Faik'in "Bazen bir şişt sesidir.", insanların hayatlarında önemsemediği şeylerin zaman zaman tutunacakları bir dal haline gelmesi gibi bir sürü sebep kurgu aşamasına yardımcı oldu. Mesela evinden bir süre ayrı yaşayan insanın , herhangi bir objeye rastlaması sonucunda duyguları imgesel olarak yeniden canlanır. Uzun süre yaşadığın evde bulunan eski bir sandalye, kahve içtiğin bir fincan, eğer o evden başka bir yerde karşına çıktığında, durum çok şaşırtıcı ve sevindirici bir hal alır. Birazda imgesel sinemaya olan tutkunluğum saati ve sıkça gösterilen tabureyi metafor olarak kullanmaya itti beni.
Saat bir metafor olarak hangi anlama işaret ediyor? Mesela karede akreple yelkovan gözükmüyor. Evrenselliğe bir vurgu mu yaptınız yoksa başka bir mesaj mı vermeye çalıştınız?
Saatte yerden yem toplayan bir horoz var, saatin ritmine ayak uyduruyor. Bizim gerçek kuş ise sahibi tabureye çıktığında sanki kendi kontrolüymüş gibi ayaklarını kasıyor. Son sahnede gösterilen saatin arka planındaki şarap tıpası netleşiyor. Bir sineğin tıpanın üzerinde şarabın kalıntısı olan yerden arının bal alır gibi beslenip ayrıldığını görüyoruz. Yani kısaca, hayat devam ediyor..
Ben de öyle sanıyorum.
kısa filmler giderek ilgi görmeye başlıyor..uluslararası arenadada bu konuda festivaller var..bu festivallere katılsalar iyi olacak gibi..elinize sağlık..
YanıtlaSilFestivale katılma gibi düşünceleri var evet, teşekkür ederim.. :)
SilKısa filmleri her zaman sevmişimdir, ne de vermesi gerekeni bizlere en kısa zamanda dolambaçlara girmeden yansıtırlar :) Güzel bir film ...
YanıtlaSilBu gibi insanların ölmek isteyip de gereksiz insanların yaşamdan zevk almaları da üzücü bir gerçeklik... Ne de olsa öldüğümüz an en çok yaşamak isteriz...
Bazı insanlar sahte ışıklara kanabiliyor, yazarlar gibi ince ruhlu kişiliklerse gerçeğin farkındalar ve yaşamsal hazzı sahtelikle geçiştiremiyorlar malesef Serkan.. O kadar ince ruhlular ki, küçücük bir sinyali bile gözden kaçırmıyorlar işte... Kim bilir belki de bunun sonucudur şairlerin martılar hakkında şiirler yazmasının nedeni..
SilNe hoş bir blog! Tasarım ve içeriğine bayıldım :) Takipteyim bana da beklerim
YanıtlaSilSevgiler
www.pisimel.com
Teşekkürler, ne mutlu bana ! :) Geldim bile :)
Sil